Her zaman geldiğim parktaki banka oturdum, bu parkı hep çok sevmişimdir diye geçirdim aklımdan. Çocukluğum, ailemle geçirdiğim vakitler aklıma geldi bir anda. Çoğu şeyin farkında olmadan koşuşturmalarım, tek problemin almak istediğim iki top dondurma olması beni mutlu ettiği zamanlar… Yüzüme bir tebessüm yerleştirdim ama o tebessüm çocukların mutsuzluğunu görünce hızlıca gitti. Sanki birileri onları zorla parka getirmiş gibi davranıyorlar, tek amaçları tablet telefon ile oynamak gibiydi. Sanki annelerinin hevesi kırılmasın diye oynayıp, hemen beyinlerini mahvedecek cihazı istiyorlardı. Oysa yalnız başına duran, onları bekleyen salıncakta sallansalar, onlarla aynı durumda olan insanlara arkadaşlık etseler işte o zaman dünya daha güzel bir yer olurdu.
Bunların hali ne olacak dedim olgun adam edasıyla. Aileler onlarla ilgilenmeden öylece fiziksel ihtiyaçların karşılayıp büyütüyorlar sanki birer çiçekmiş gibi ama unutuyorlar bir çiçeğin bile sevgiye ihtiyacı olduğunu. Kaldı ki çocukların daha da fazlasını görmeleri gerektiğini düşündüm çünkü işte o zaman dünya daha güzel bir yer olurdu.
Bizi yaratıp da uymadığımız kavramları düşünüyorum ‘saygı’ mesela. Herkesin önce kendisine, emeğine, düşüncelerine saygısı olmalı daha sonra ise karşısındakine kendi gibi davranmayı bilmeli diyorum kendi kendime fakat bunu demem hiçbir işime yaramayacak biliyorum. Artık insanlar bu haldeyken nasıl toparlayabiliriz diye kafa yoruyorum ama cevaba bir türlü ulaşamıyorum. Ne var ki herkes birbirine sıcakkanlı, dürüst, saygılı olsa. İşte o zaman dünya daha güzel bir yer olurdu.
Sonra çocukların mutsuzluğunun sebebi onları yetiştirenlerdir diye düşünüyorum. Bazı şeylerin değiştiğini fark eden sadece ben miyim bilemiyorum ama çevremdeki insanlar da bunu farkında gibi. Haberlerde, etrafımdaki insanların konuşmalarında hep bir mutsuzluk belirtileri oluyor. Ya birinin ailesiyle olan sıkıntıları ya gün içinde yaşanan kötü insan ilişkileri (sorsan hepsi insanlar çok bencilleşti herkes mutsuz diyip eleştiri yapanlardır.) Eskiden böyle miydi acaba diye merak ediyorum ama ailemin anlattıklarına göre çok daha sevgi dolu, herkesin eşit olduğu, en çok da saygının önemsendiği zamanlar olduğunu biliyorum. Onlar öyle anlatınca zaman makinesine ihtiyaç olduğunu tekrar düşünmeye başlıyorum çünkü o zamanda olsak dünya çok daha güzel bir yer olurdu.
Sonra bizler, kadınlar geliyor aklıma. Küçücük iyiliğe bile bu kadar çabuk karşılık veren canlılarken neden sürekli şiddete, acımasızca davranışlara maruz bırakılıyoruz anlayamıyorum. Acaba diyorum kadınlar mı çok alttan aldı da bunlar oldu yoksa her şekilde bu düzen değişecek miydi? Fakat biz alttan aldıysak anneannelerimiz, babaannelerimiz farklı bir şey mi yaptı da biz mi kaçırdık diyorum. Bir anne çocuğunun yanında öldürülecek kadar ne yapmıştı anlam veremiyorum. Bunlar olmasa da böyle vicdansızlıklar yüzünden birer melek olan anneler çocuklarının yanında bir kuvvet olarak dursalar, dünya daha güzel bir yer olmaz mıydı?
Sonra yanımdaki ağaçtan bir yaprak düşüyor, gökyüzüne bakıyorum dünyanın haline dert yanıyorum şimdi aralık ayındayken nasıl oluyor da bu kadar sıcak olabiliyor hava diyorum ama cevabı çok da zor gelmiyor. Para için bir sürü plastik yapılıyor, moda için hayvanlar öldürülüyor, günde bir sürü ağaç bir kağıt için kesiliyorken nasıl dünya aynı kalabilirdi diyorum. Oysa ihtiyacımız kadar üretip tüketsek, dünyaya ihtiyacımız olduğunu her gün hatırlasak işte dünya o zaman daha güzel bir yer olurdu.