Lübnan’nın başkenti Beyrut, Ortadoğu’nun 70’lerdeki Paris’i. Lüks otelleri, eğlence mekânları ve haftada 1 şampuanla yıkandığı söylenen caddeleriyle Ortadoğu’nun parlayan incisiydi. 1975 yılında çıkıp 1990’da sonlanan iç savaş, bu Paris’ten ve Lübnan’dan geriye bir harabe bıraktı. Yeniden toparlanması imkânsız görünen ülke iç savaştan sonra yaralarını sarmaya başladı ancak eski görkemli günlerine asla dönemedi. Ülkenin dokusu ve tadı değişti. Ortalığa bir kargaşa hâkimdi herkes bir savaş tedirginliği içinde yaşar oldu.
Bugün Lübnan çıkan iç savaşlar şiddetli siyasi çatışmalar ve çok sayıda mülteci krizi ile ekonomik bir sıkıntının içine girdi. Ülkenin temel geçim kaynağı olan bankacılık faaliyetleri ve turizm ise bu gibi problemler yüzünden zedelendi. Ülkenin ekonomik durumunun gitgide kötüleşmesi üzerine devlet çıkış yolunu yeni vergiler getirmekte buldu. Hükumet iletişime yeni vergiler getirme kararı aldı. Günümüzde hayatımızın bir parçası haline gelmiş “Whatsapp” uygulaması ve internet aramalarına vergi getirilme kararı alındı. Bu hareket diken üstünde yaşayan ve en ufak kıvılcımda alev alacak halk için kuvvetli bir kıvılcım oldu. Halk isyan etti ve kuvvetli protestolar başladı. Geçmişte kullanılan yanlış politikalar ve geleceği düşünmeden atılmış adımlar yine benzeri adımlarla çözülmeye çalışıldı, daha da kötüsü başarısız oldu. Bu gibi hamleler ülkeler için ancak kısa dönemli çözümler üretebilir ve problemlerin büyümesine neden olur. Memleketin konjonktürünün iyi tayin edilememesi ve tembelce bir çözüm yolu aranması Lübnan’daki halkı isyana sürükledi. Hükumet geri adım attı ancak isyanlar bu durumdan yararlanmak isteyen kişiler tarafından devam ettirildi ve Lübnan halkı zararlı çıktı. Kısa dönemde bir çözüm üretmesi beklen bu yol çözüm değil yeni bir problem üretti. Oysa ülkenin gelir sağlayabileceği yatırımlar yapılsa ve bu sayede halk için istihdam yaratılarak onların refah seviyesi artırılsa, kuvvetli siyasi adımlar atılsa uzlaşmacı bir politika izlense bu sayede de ülkenin durumu stabilize edilerek dışardan ve içerden yapılacak yatırımlara önayak olunsaydı uzun dönemde bu sorunlar sağlam yollarla çözülmüş ve yıkılması daha zor bir Lübnan daha güçlü bir millet oluşturulmuş olunurdu. Devletleri yönetmek ciddi bir iştir; bencillikten, çıkarcılıktan, kişisel intikam ve problemlerden, üşengeçlikten uzak olması gerekir çünkü milletin kaderi buna bağlıdır. Tüm millet yek bir kafada olmalı ve ülkenin her adımı uzun dönemli olacak şekilde üşenilmeden, korkmadan bu kafa yapısına ve dünyanın bu süre zarfındaki durumuna göre atılmak mecburiyetindedir. Nesnel olunmalı ve ülkeden çok milletin ruhuna uygun çıkarlar gözetilmelidir.
Lübnan hükumetinin bugün attığı adım pahalıya mal olmuştur. Hükumet milletten çok kendisinin şimdilik sahip olduğu ülkeyi düşünmüş. Geleceğe bakmamış, ileri görüşlü olamamış, korkmuş, üşenmiş ve adamakıllı bir çözümden uzak, zahmetsiz bir yol tercih etmiş, oynadığı kumar başarısız olmuş ve milleti galeyana sürüklemiştir. Kısacası tembellik ve korkaklık yüzünden ulusunun geleceğini düzeltecek bir adım atamamıştır.