Her zamanki gibi normal bir gündü, birkaç gün önce yurt dışındaki seçkin bir konsey için başvuru yapıp, oraya kısa bir yazı göndermiştim. Kazanacağım hakkında kendime azıcık bile şans vermiyordum, çünkü bu konsey gayet başarılı ve gerçekten seçkin insanlar bulunduran bir konseydi. Tek yapabileceğim oturup dua etmekti. Sonra birden kapı çaldı. Kapıyı açmaya gittim, kapıda arkadaşım Efe vardı ve dışarı çıkabilir miyiz diye bir sordu ve kabul ettim, çok stresliydim ve biraz kafa dağıtmam gerekiyordu. Daha sonra ”Neden bisiklet sürmeyelim ki?” diye düşündük ve bisikletlerimiz yerinden çıkarttık. Fakat Efe’nin bisikletinin tekeri çok fazla inmişti ve sürülemez haldeydi. Tekerden garip sesler geliyordu ve bunun güvenli olmadığına karar verdik. Tekerin patlak olduğunu düşünüp bisikletçiye gittik fakat bisikletçi kapalıydı. Aynı anda benim bisikletimin tekeri de çok inikti ve acilen bir şeyler yapmak zorundaydık yoksa günümüz mahvolacaktı. Şükürler olsun ki başka bir bisikletçiye gittik ve tekerlerimizi teker başına iki lira olarak değiştirdi. Bisikletçideyken ben de arka frenimin çok zayıf olduğundan bahsettim ve bisikletçi de düzelteceğini söyledi. O sırada bana bir çağrı geldi. Telefonumu bisiklete bağlı adaptöründen çıkarıp çağrıyı kabul ettim ve telefonu kulağıma yaklaştırdım. Gelen çağrı konseydendi. Derhal oradan uzaklaşıp sessiz bir yer bulmaya çalıştım ve bulabildiğim en sessiz yere gittim. Konseyden gelen çağrı yazım hakkındaydı, yazımı çok beğenmişlerdi ve benden 150 kişilik seçkin insanların bulunduğu konseyin önünde konuşma yapmamı istediler. Çok heyecanlanmıştım ve direk eve gittim. Fakat bisikletim bisikletçide, arkadaşımla beraber kalmıştı. Heyecandan onu da unuttum ve bütün yük arkadaşımın üstüne kalmıştı. Bisikletimin tamir parasını ödemiş, kapımın önüne kadar getirmişti bisikletimi. Onu da içeriye aldım ve iki kişi bütün bir gece konuşma hazırladık ve oracıkta uyuya kaldık. Sabah alarmla birlikte uyandım ve günü Pazar sanıyordum, meğerse Pazartesiymiş. Birkaç şey atıştırıp geri yattım ki ondan bir, iki saat sonra bir çağrıyla tekrardan uyandım. Çağrı okuldandı. Sekreter hanım neden gelmediğimi sordu. O anda bir bahane uydurmam gerektiğini anlamıştım. Öyle düşün böyle düşün derken karnıma bir ağrı girdi. Bende fırsat bu fırsat diyerekten hastayım diyerek çağrıyı sonlandırdım. Doktora gidip 5 günlük rapor aldım ve konseye doğru yol almaya başladım. Salona geldiğimde salonda bir kişi daha konuşmasını yapıyordu, ama konsey onunla dalga geçmişti. Sonra bir kaç kişi daha çıktı ve tekrardan dalga geçtiler. Hatta bir kişinin konuşmasını yarıda kestiler ve gülmeye başladılar. O anda çok aldatılmış, kandırılmış hissettim kendimi. Sahneye çıktım ve konuşma kağıdımı herkesin önünden yırttım. Hakkımız savunmak için konuşmaya başladım ve herkesin önünden yaklaşık 150 kişilik konseyi altüst ettim. İşte o an salon sessizliğe büründü ve herkesin bakışları üzerimdeydi. Arkalardan çıkan bir alkış ile herkes alkışladı ve yer yerinden oynadı. Konseydeki herkes atılmıştı ve bu konuşmamdan dolayı konsey başkanı herkesten basın yoluyla özür diledi ve beni de konsey yardımcı başkanı yaptı.
150 Kişiye Birden Ders
(Visited 34 times, 1 visits today)