Hayattaki başarı eğitimle sağlanır mı? Bu soru adeta bir felsefi soruymuşçasına altında bir sürü fikir var. Soruyu okuduğumuzda kafamızda ilk canlanan “Okul, üniverste sınavı, meslek ve evet var!” oluyor. Olması da yanlış değil. Fakat eğitim deyince bir öğrenme eylemi gerçekleşeceği olağan. Bu ise felsefede öğrendiğimiz gibi insanı kandırılmaktan uzaklaştıran şey.
Eğitim, insanı eğitecek bilgileri insana katan bir öğrenimdir. Okulda gördüğümüz eğitim bizi geleceğe hazırlar ama peki hayata hazırlamak için yeterli midir? Eğitimin önde geleni olarak bildiğimiz aileden aldığımız eğitimin payı büyüktür. Fakat bir yerden sonra insan kendi kendini yoğurup şekillendireceğini fark edebilir. Ama bunlar bizi hayata hazırlamaya yeter mi?
Hayat deyince hepimizin öznel düşünceleri başka yönde oluyor fakat yaşadığımız insan topluluğunda aklımıza gelebilecek şeylerden biri insan ilişkileri, meslek seçimi, beden dili ve iletişim olabiliyor. Okulda aldığımız eğitim arasında çoğunlukla bunlara rastlamadığımıza dair şüphe duyuyoruz ama ders kitaplarındaki metinlerde, felsefede bir filozoftan duyduğumuz hayat dersinde veya kimyada hocanın ders ortasında verdiği gerçek hayattan bir örnek ile bizdeki bazı parçalar yerine oturuyor. Hayatta bazı şeyleri biz bu yolda ilerlerken fark ediyor ve öğreniyoruz. Okuldan beklediğimiz belki de hayata hazırlamaya yetersiz olarak düşündüğümüz bu eğitim bizim düşünce alanımızı genişletiyor ve bakış açımızı arttırıyor. Geliştirilebilir bu sistemde bizi daha çok düşünmeye sevk edecek etkenlerin olması bu durumu daha da iyiye taşırdı tabii ki.
Daha somut düşünürsek hayata toz bulutunun önünden bakmadan açık açık gerçekleri eğitimle öğrenerek farkına varmamız ne kadar bizim için ağır olursa olsun bizi daha çok hayata hazırlayabildiği düşünülebilirdi. Mesela haberlerde duyduğumuz bizi hayrete düşürecek tarzda yaşanmışlıkları bilip önceden önlemini almak gibi. Fakat bu düşünceyle yapılan bir şeyin kötü sonuçlarının da olmayacağını garanti edemeyiz. Yaratacağı toplum içi paranoya veya insan hayatındaki huzuru azaltabilir bu tarz gerçeklerin yüze vurulması.
Hayata hazırlanmak pek çok yönden olabilecek bir şey. Hayata tam tamına hazırlayacak bir okul düşünelim mesela. Meslek seçimimizde daha biz karar vermeden bize en mantıklı sonuçları sunacak, bize bizi yorumlayacak ve yorumlarımızı tartışacağımız bir psikoloğumuz olacak ve daha aklımıza gelecek birçok eğitimi verecek bir okul… O zaman bize bir şey kalmıyor diyebiliriz. Bu çok güzel olabilirdi fakat aynı sorunları açığa çıkabilirdi. Bu daimi mutluluğa yol açacak bir şey olmazdı bence. Hatta belki fazla eğitim sonucu tek insan tipine yönelim artacaktı. Yine “Her şeyin fazlası zarar “ sözünü bir kez daha doğrulayan sonuçlar elde edecektik belki de.
“Okul bizi yeterince hayata hazırlamıyor” düşüncesine dayanarak alınan yeni eğitim kararlarından , eğer ki alınmış olsaydı, memnun olmayacak ve hala hazırlamadığını veya daha kötüleştiğini düşünen bir sürü insan olacaktı. Yani toplumda herkesi memnun etmek imkansızdır. Bunun için okulun hayat hakkında daha kesin bilgilerle fazlasına girmeden anlatıp gerisini bize bırakması bazı durumlar dışında daha iyi olacaktır. Hayatta kendi kendimize öğrendiklerimizin biz farkında olmadan hayatımızda fazlaca yer etmiş durumda. Öğrendiklerimize göre hareket etmemiz bizi biz yapan şeylerden. Zaten kendisi uzun bir öğrenim maratonu olan hayatta okulda görülen eğitim insanın su ihtiyacı gibi önemli. Eğitimin daimi olması gerekir.
“Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız. Çocuklar geleceğimizdir… Anne ve babaları da eğitilmelidir ki, çocuklarını iyi yetiştirsinler.” Atatürk’ün bu sözündeki gibi eğitimi ile bizi hayata hazırlamada önde giden ailemizin ve büyüklerimizin de aldığı eğitim hem bizim hem de yaşadığımız çevrenin geleceğinde büyük rol oynar. Bu sebeple eğitim herkes için olmalı ve okuyan kişi sayısı her geçen gün daha da artmalıdır