Eğitim, bir insanın zihinsel, duygusal, bedensel sahip olduğu yeteneklerin belirli bir amaç doğrultusunda geliştirilmesidir. Eğitim öncelikle aileden ev ortamında alınmaktadır. Çocuğun okul çağı geldiğinde eğitim sürecine okul ve özellikle öğretmen katılır.
Anne babalar çocuklarının okullarda en iyi eğitimi aldıklarını düşünür. Peki bu doğru mudur, okullardaki eğitim yeterli midir? Bu soruya evet cevabı vermeyi çok isterdim ancak yeterli olmadığı gayet açık bir şekilde görülmektedir. Bir ülkedeki eğitim sistemi öğrenciye bu soruyu sorduruyorsa sistemin elden geçirilmesi gereklidir. Öğrencilere öncelikle toplum içerisinde nasıl davranması gerektiği bilinci oluşturulmalıdır. Toplumsal değerler olan adalet, saygı, sevgi ve hoşgörü ilk olarak öğrenciye verilmesi gerekir. Sınıf ortamının da küçük bir toplumsal kesit olduğundan hareketle anılan değerlerin ilk aşamada burada yerleştirilmesi gerekir. Ayrıca bu ortam öğrencinin ilk sosyalleştiği yerdir. Bu aşamalarda özellikle öğretmenin bir model olması gerekir. Çocuklar çoğunlukla öğretmenini örnek alacaktır.
İstenilen davranış gelişiminin büyük bölümü ilkokulda verilmeye başlanır. Ortaokula geçildiğinde bu davranışlar tamamen oturacaktır. Çocuklarda davranış bozukluklarının daha çok lise çağlarında meydana geldiği bir gerçek olarak görülmektedir. Bunda gençlerin çevresi ve özellikle arkadaş ortamı çok önemlidir. Belirli bir kişilik kazanamamış genç kolaylıkla yanlış kararlar alabilmektedir. Artık duygu ve düşünceleri kolayca değişememekte, yanlış ta olsa kararlarını değiştirmemektedir. Bu çağlarda bazı zararlı alışkanlıkların gelişimi de söz konusu olabilmektedir. Gerek arkadaş gruplarına girebilmek ve gerekse bu gruplardan dışlanmamak için bazı alışkanlıklara yönelme görülebilir. Çevreye gösteriş ya da hava atmak amacıyla da bu tip alışkanlıkların gelişimi meydana gelmektedir.
Ülkemizde bu sigara, alkol ve uyuşturucu alışkanlığının başlama yaşının ilkokul çağlarına kadar indiği tespit edilmektedir. Bu da eğitim sisteminin yetersizliğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Okullarda çoğunlukla girilecek seviye belirleme sınavlarının önemi dikkate alındığından eğitim ikinci plana atılmaktadır. Halbuki çocuklar dersleri ileriki yıllarda bile öğrenebilecekken öncelik akademik başarıya verilmektedir. Ancak toplum sağlığı açısından çocuklara verilmesi gereken değerler sonraki dönemlerde verilememektedir. Ağaç yaşken eğilir atasözüne uygun olarak iş işten geçmeden çocuklar toplumsal ve ahlaki değerler ile donanmalıdır.
Sonuç olarak okulların bireylerin eğitim ve öğretim hayatında tek başına yeterli olmadığını söyleyebiliriz. Toplumsal değerler noktasında ailenin de okula yardımcı olması gerekir. Ahlaki değerler birinci derecede aile bireylerinden örnek alınarak oluşturulduğu için aileler bu konuda üstlerine düşen görevi yapmalıdırlar. Neticede eğitim öğretim hayatını düzenleyen okullar öncelikle içinde yaşadığı toplumla uyumlu, sağlıklı, başarılı ve mutlu bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bireysel ve toplumsal refah için aile ve okul iş birliği çok önemlidir. Unutmayalım ki aile ve okul iş birliği sağlıklı kurulursa sağlıklı bir toplum ve güzel bir gelecek hayal edebiliriz.