Yetersiz Eğitim, Yetersiz Tecrübe

Her insanın eğitimle ilgili şöyle ya da böyle bir düşüncesi var. Kimisinin pek bir bilgisi yok, sadece yorum yapmaya çalışıyor; kimisi ise gerçekten bilgili ve söylediklerinden emin. Ne var ki bu düşüncelerin çoğu negatif yönde ilerliyor. İnsanlar sürekli eleştiriyor sistemi, sürekli şikayet ediyorlar. Aslında haklılar da. Çünkü okullarda verilen eğitim çocukları hayata iyi hazırlamıyor.

Okula giden herhangi bir çocuktan dersi dinlemesi, sessiz olması, ödevlerini aksatmadan yapması ve benzeri pek çok şey bekleniyor. Bir insanın bu yaptıkları onu hayata nasıl hazırlayabilir ki? Öğrenciler okulda hayatı keşfetmek ve tecrübe kazanmak yerine hayatında ne kadar kullanacağı, ne kadar işine yarayacağı belirsiz bir sürü teorik şey öğreniyorlar. Şanslı bir kesim bunları kendi çabasıyla, eğer bulabilirse, çalıştığı işte kullanabiliyor sadece. Halbuki hayatta insanın karşına neler çıkıyor neler. Saldırıya uğruyor, kendini savunmayı bilmiyor. Soyuluyor, ne yapacağına dair en ufak bir fikri yok . Parasız kalıyor, nasıl idare edeceğini bilmiyor. Resmi bir sorunla karşılaşıyor, ne yapması gerektiğini bilmiyor. Seviyor, nasıl göstereceğini bilmiyor. Sevdiklerini kaybediyor, nasıl başa çıkacağını bilmiyor. Bir işe başlıyor ama hayatının o noktasına kadar her şeyi yalnızca teoride öğrenmiş, yine ne yapacağını bilmiyor. Kültürel hiçbir birikimi yok, nasıl hoşgörülü olunur bilmiyor, yerine göre davranamıyor, insanları yargılamanın kendine düşmediğinden bihaber. Ebeveyn oluyor; sorumluluk almayı, çocuk yetiştirmeyi bilmiyor. Çoğu zaman seyirci kalıyor kendi hayatına…Türkiye’de suç oranının çoğunu sözde eğitimli insanlar oluşturuyor. Peki kimi ya da kimleri suçlamak gerek bütün bunlar için? Kendi kendini eğitemeyen bu bireyleri mi yoksa onları eğitmeyen insanları mı? Cevap daha önce de belirttiğim gibi çok açık; hiçbir insan veya varlık kendini hakkında hiçbir ve tecrübesi olmayan bir şeye hazırlayamaz. Bu yüzden eğitim verilmelidir insanlara. Bütün bunları yapabilmesi için; kendini geliştirmesi için; her konuda bir fikri, öznel bir yargısı olması için; birey olarak kendini ifade edebilmesi ve kendi hayatına seyirci kalmaması için. Bir insanın aldığı nereden baksan 20 yıllık eğitim tam da bunlar içindir. Yani öyle olduğundan değil de, öyle olması gerektiği için söylüyorum bunları.

Şimdi öğretim kısmına gelirsek konunun, şununla başlamak isterim;öğretim sadece akademik olmamalıdır. Her insan akademik kariyer sahibi olacak değil ya! Sanat olmalıdır mesela, spor olmalıdır. Bunlar da akademik eğitimin kıyısında köşesinde kalmış destekleyici unsurlar değil, başlı başına ayrı bir eğitim-öğretim sistemine sahip olmalıdır. Bunun için çocuklar henüz küçük yaşlardayken belli analizlere tabi tutulmalı -bakınız burada sınavlardan ve öğrencinin hayatını ters yüz eden bir süreçten bahsetmiyorum- bu analizlerin sonuçlarına ve çocukların ilgi alanlarına bakılarak ilerleyecekleri alan açık fikirli yönlendirmelerle belirlenmelidir. Bu alanlar belirlendikten sonra da birbiriyle bağlantısı kesilmemelidir. Herhangi bir alanı seçen öğrenci diğer alanlar sayesinde kişisel gelişimini desteklemeye devam etmelidir. Örneğin sanat alanında bir kariyer seçen bir birey en az bir spor dalıyla ilgilenmeli, günlük hayatında ona lazım olacak akademik bilgilere de sahip olmalıdır. Böylece aynen bu şekilde ince elenip sık dokunmuş bir eğitim-öğretim sistemiyle yetişen çocuklar çok yönlü bireyler olabilir, kendilerini ifade edebilir, kendilerini savunabilir, iyi insan ilişkileri kurabilir, insani değerleri kavrayabilir, belli ahlaki değerlere daha kişisel olan din ve gelenekler dahil edilmeksizin sahip olabilir, kendi ayakları kendi ayakları üzerinde durabilirler.

Konuyu kısaca özetlemek gerekirse dünyanın geri kalanında yaşanan gelişmelere ve yaşam tarzına hakim olmadığımızdan ötürü en azından Türkiye’de eğitim sisteminde köklü bir değişikliğe gidilmelidir. Bu sayede hayata iyi hazırlanmış, gerçek bir eğitim almış ve hem kendilerine hem de çevresine daha faydalı bireyler yetişebilir.

 

(Visited 138 times, 1 visits today)