O gün çok heyecanlıydım. Çünkü basket maçım vardı ve bu maç en önemli maçımızdı. Takımın geleceği bu maça bağlıydı. Maç iki saat sonra başlayacaktı. Çantamı hazırla, yemek ye derken saat baya geç olmuştu. Maç başlamak üzereydi. Koçumuz bize taktikleri ve nerede ne yapmamız gerektiğini anlatıyordu. Maç saati gelip çattı. Önce bütün isimler ve forma numaraları tanıtıldı. Ardından koç ilk beşte kimlerin oynayacağını söyledi. Ben dahil olmak üzere arkadaşlarımla dört kişi yedekte kaldık. Dört periyotluk maçın ilk yarısında çok korkmuştuk karşı takımdan. Çünkü orada herkes çok kalıplı idi ve bir tane de çok uzun boylu bir çocuk vardı. Hemen hemen bütün sayıları o atıyordu. İkinci yarı da koç beni de oyuna soktu ve kızarak ama bir yandan da cesaretlendirerek bize yapmamız gerekenleri söyledi. Koç sürekli bize bir şeyler söylüyordu ve bizim kafamız daha çok karışmıştı. İkinci periyotta durum 32-10 olmuştu, açık ara yenik durumdaydık ve çok stresliydik. Karşı takımdaki uzun boylu çocuk sürekli sayı yapıyordu. Üçüncü periyotta da yine aynı şekilde bize fark attılar. Durum 48-30 olmuştu. Dördüncü ve son periyotta artık kazanma şansımız yok deyip baya mutsuz olmuştuk. Ama maçın bitmesine son beş dakika kala uzun boylu çocuk ayağını burktu ve oyundan çıkmak zorunda kaldı. Sonrasında şansımız döndü ve son dakikalarda tıkır tıkır sayı atmaya başladık. Maç bittiğinde 50-56 yendik onları ve çok mutluyduk. İşte ben de o günden sonra hayatta hiçbir zaman, hiçbir durumda, hiçbir şeyden umudumu kesmedim.
BASKETBOL MAÇINDA BEKLENMEDİK ZAFER
(Visited 43 times, 1 visits today)