50 YIL ÖTEDE

Gözlerimi kamaştıran ışıklar ve ilginç robotik seslerle uyanmıştım. Kendime geldiğimde küçük çaplı bir şok geçirdikten sonra her şeyin bir rüya olduğuna kendimi inandırmaya çalıştım ama emin olun benim yerimde siz de olsaydınız eliniz ayağınıza dolanırdı. Gördüklerim karşısında şoke olmuştum. Ama en önemlisi de kurtlar gibi acıkmıştım. İşte o an evreni yeme kapasitesine sahiptim. Önüme konabilecek her türlü şeyi yiyebilirdim. Kocaman bir evdeydim. Ama buzdolabını nereden bulacaktım bilmiyorum. Açlıktan ölmek üzereyken çığlıklarımı duyan biri yanıma yaklaştı sandım. Ama sandığım kişi bir insan değildi. O an attığım çığlık yeri göğü inleten türden bir çığlıktı eminim. İnce robotik bir ses bana: ”Akşam yemeğinde ne arzu edersiniz.” diye sorduğunda gerçekten kafayı yedim sanmıştım.

Korkudan bayıldığımı yumuşacık kuş tüylü bir yataktan uyanınca anlamıştım. Her şeyin bir rüya olduğunu işte o an anladım sandım fakat uzandığım yerde bir yatak olduğunu görmeyince sakin kalmaya çalıştım ve odadan çıkmaya çalıştım. Kapıyı açmak için elimi uzatıp tokmağa dokununca bunun bir parmak izi tarayıcısı olduğunu anladım. her kapıda benim özel parmak izim kayıtlıydı ve benden izinsiz kimse giremezdi. O kapıdan çıktığımda olağanüstü teknolojiyle donatılmış bir ev gördüğümden emindim. Gördüğüm şeyler akıl almaz derecedeydi. Artık telefonuma gelen mesajları duvardan okuyabiliyordum mesela. O an bir kadın sesi duymuştum o kadar şaşkındım ki kadını aramaya çalıştım. Fakat sonradan benim evin içindeki görünmez rehberim olduğunu anladım. Bana hava durumundan ve bugün ne yapacağıma dair küçük bilgiler veriyordu.Ama ilginç olan burası benim evim değildi ben en son 2019 yılında olduğumu hatırlıyordum. 2069 yılında ne işim vardı ki benim diye mırıldanıyordum. Gördüğüm kadarıyla her şeyin bir kumandası vardı ya da dokunmatikti. Sonrasında evde çok zaman harcadığımı fark ettim. Dışarı çıktığımda kendimi kocaman büyük bir fanusun içinde hissettim. Kendi filmimin içinde başrol oynar gibi bir halim vardı çünkü herkesten çok farklı görünüyordum. Gözleri üzerimde hissetmeye başlamamla uçan arabaları, son model cep telefonlarını, robot köpekleri, ilginç kıyafetleri ve aksesuarları görmem bir oldu. Her şer filmlerdeki gibi çok büyüleyiciydi. Çok sesli bir ortamdı capcanlıydı. İlk başlarda hoşuma gitmişti bu olay ta ki bana doğru gelen polis görünümlü şık ve parlak giyinmiş, ajana benzeyen beylerin beni kolumdan götürüp lüks bir arabaya bindirene kadar. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Bana buraya nasıl geldiğimle ilgili bin türlü soruyla baş başa bırakıyorlardı çünkü benim bir cevabım yoktu. Kısa süre sonra yüksek teknolojiyle korunan hemen hemen her yerde kamera ve parmak izi tarayıcılarından bulunan değişik bir mekana gelmiştim. Beni garip bir hücreye tıktılar ve ben şok içerisindeyken bana soru sormaya devam ettiler ve o anda küçük bir ışık vurdu gözüme hemen hücredeki küçük camdan baktım ve aslında bu yerin benim eski yerleşim merkezim olduğunu anladım. Küçük çaplı bir panik atak geçirdikten sonra kendimi hasta yatağına benzer bir yatağın üstünde buldum. Biri ağzıma zorla bir ilaç tıkmaya çalışırken bir kadın:” Ah! sanırım yine kendini 50 yıl ileride sanıyor.” diyerek ne zaman dinecek benim kızımın şu iç sesi ve hayal dünyası dedikten sonra nerede olduğumu sordum. Akıl hastanesinde olduğumu duyunca asla kendime gelemedim.

 

 

(Visited 72 times, 1 visits today)