Hepimizin bildiği üzere sosyal medyanın üzerimizdeki etkileri oldukça fazladır. Bunlar arasında olumlu etkiler yanı sıra olumsuz etkiler de oldukça fazladır. Bu olumsuz etkilerin de bizlere bir geri dönüşü elbette ki vardır. Kimisi bunu depresyon, kimisi de uzun ve çıkılması zor olan ruh hali olarak adlandırılıyor. Ancak büyük bir çoğunluğun ortak paydada buluştuğu bir nokta var. Sosyal medya, kadınları erkeklerden daha çok depresyona sokuyor. Peki bunun nedeni nedir? İsterseniz hep birlikte bunun gerekçelerine göz atalım.
Hepimiz en az bir kere sosyal medyada oldukça güzel markaların reklamlarını yapan kişileri görmüşüzdür. Fark etmişsinizdir ki bu kişilerin %95 kadın oluyor. Hem yaptıkları reklam ile para kazanıyorlar hem de reklam yaptıkları markanın ürünlerini bir nevi ücretsiz bir şekilde kullanabiliyorlar. Aradaki tek fark sahip oldukları kamera, biraz cesaret ve dinlemesi keyifli olan muhabbetleri oluyor. Onları bir sıfır öne taşıyan bu faktörler sayesinde onlar güzel bir hayat sürüyor, bizlerse ulaşılması güç olduğunu düşündüğümüz (ki bence değil) bu hayatı dışarıdan izlemekle kalıyoruz. Hatta bazen fazlasıyla kafaya takmayı da ihmal etmiyoruz.
Kadınlar, erkeklere nazaran gösteriş yapmayı daha çok severler. Bu nedenle daha çok fotoğraf atar, hayatlarında olan biten olayları daha çok internete yansıtırlar. Bu rastladığımız fotoğraflar kimi zaman mutlu bir çiftin, kimi zaman dünyayı gezen birinin, kimi zaman da zengin bir insanın hayatını yansıtan kareler olabilir. Bu noktada sosyal medya bizim ne kadar yalnız ve mutsuz olduğumuzu yüzümüze vurur. Kendi hayatında o kadar da mutlu olmayan kimseler, gerçekte fazlasıyla mutlu olan insanları gördükçe önce kendilerini sonra da çevresindekileri kandırmak için sosyal medyaya sayısızca mutluluk konseptli fotoğraflar atarlar. Bu fotoğraflar bir çeşit kendini motive etme yöntemidir. Her ne kadar suratına gülümseme yerleştirse de ruh mutsuz oldukça insan da içten içe mutsuz olmaktadır.
Paylaşım yapmayı fazlasıyla seven kadınlar elbette ki kendi yüzlerini ve vücutlarını paylaşmaktadır. Özellikle spor yapan kadınlar başta olmak üzere bir sürü vücut fotoğrafı görürüz. Siz boydan bir fotoğraf atarken o fotoğrafı engelli bir insanın görmeyeceğinin garantisini veremezsiniz. Yeteri kadar zor olan hayatına eklenen bu denli ufak şeyler de onun için depresyona zemin hazırlayabilir. Sürekli karşımıza çıkan bu paylaşımlar öyle bir hal aldı ki, eğer dışarıda gördüğümüz herhangi bir kişi (ki bu genellikle kadın oluyor) o gördüğümüz fotoğraflardaki gibi bir vücuda sahip değilse ‘çirkin, kilolu’ gibi hakaretlere maruz kalıyorlar. Çünkü bir şeyi çok fazla görmeye başladığında o şey sana normal gelir. İsterse dünyanın en kötü şeyi olsun. Bir süre sonra gözün alışır. Sonra da kendi ellerinle o kişinin depresyona girmesine neden olursun.
Genellikle sosyal medyada gördüğümüz hepsi birbirine benzeyen dış görünüşler, biz insanlar yüzünden ‘ideal vücut’ ismini almışlardır. Büyük bir çoğunluk bu dış görünüşü kalıplaştırıp herkesin bu kalıba uymalarını bekliyor. Bu beklentide olan insanların şunu cevaplamalarını çok isterim. “Gökkuşağı bir renkten ibaret olsaydı onu yine de onu sever miydiniz?”