Küçüklüğümden beri hep doktor olmayı istemişimdir. Doktorluğa olan ilgim ise annem sayesinde başlamıştı. Annemi bazen odasında çalışırken izlerdim ve ona her baktığımda büyülenirdim. Annem çok yetenekli, bilgili bir doktordu; insanlar sürekli ona bir şeyler sormak için kapımızı çalarlardı. Annem ise bu küçük ziyaretler yüzünden hiç rahatsız olmazdı – o kadar saat hastanede çalıştıktan sonra bile – Herkese güler yüzle yaklaşırdı. Kitaplığında duran kitapların birçoğunu ise kendisi yazmıştır. Annem hiçbir zaman bilgilerini sadece kendisine saklamamıştır. O, bilgilerini insanlığa sunmaktan her zaman keyif almıştır. Küçükken hastalandığım zaman diğer çocuklar gibi korkmazdım. Arkadaşlarımın çoğu doktora gitmekten korkuyorlardı ya canımız acırsa diye ama benim hiç böyle korkularım olmadı çünkü ben annemin benim canımı acıtacak bir şey yapmayacağına her zaman güvenirdim. Bu yönden şanslı bir kızdım. Herkesin anneme karşı ayrı bir saygınlığı vardı ve ben buna imrenerek bakıyordum. Bilgi sahibi olduğun zaman , insanlar tarafından saygı göreceğin düşüncesini o küçük yaşta kafama sokmuştum. Annemle hep gurur duymuşumdur. Çünkü başka çocukların anneleri kocalarının eline bakarken o hayata tutunmuş ve kendi kendine yetebilmiştir. Baskıcı topluma karşı her zaman dik durmuş ve kadınların da çalışabileceğini göstermiştir. Bu sorun günümüzde pek kalmamış olsa da geçmişte böyle değildi.
Annemi kaybettiğimde ise hayatımın neşe kaynağı gitmişti. O sıralar daha 16 yaşındaydım, annemi çok özlüyordum. O güne kadar her şeyi onunla birlikte yapmıştım artık hayatımı onsuz devam ettirmem gerektiği düşüncesi her kafamdan geçtiğinde kalbim sızlıyordu. Artık küçük bir çocuk değildim, kendi yolumu bulmak zorundaydım . Annem beni meslek konusunda hiç zorlamadı. Seni ne mutlu ediyorsa onu yap demiştir ve ben de onu dinledim ve doktor olabilmek için kitaplara dört elden sarıldım. Artık bir amacım vardı ve bu amacıma ulaşmak için gittiğim yolda acılarımı, hüzünlerimi unutuyordum. Ne zaman aklıma annem gelse benimle ne kadar gurur duyacağını düşünüp kendimi teselli ediyordum. Ve nihayet sınavlarımı geçip ben de annem gibi doktor oldum. İlk hastaneye gidişimi bunca yıl geçmesine rağmen hala unutamıyorum. O gün ilk defa tedavi bekleyen biri değil de tedavi yapmak için oraya gidiyordum. İnsanlara yardım etmeyi seviyorum, bu mesleği seçmemin nedenlerinden biride buydu. İnsanların yüzünde o mutluluğu görmek beni mutlu hissettirmiştir. Annemin ise hep yanımda olacağına dair inancım tamdı.
Yıllar geçti ve ben birçok insanı tedavi ettim, riskli ameliyatlara girdim ve hepsinden başarıyla çıktım. Ama her ameliyathaneye girerken kendimi tedirgin hissediyordum ya hastayı kaybedersem diye. Annem gibi kusursuz bir doktor olmak istiyordum. Herhangi bir hastamı kaybetme düşüncesi bile beni sarsmaya yeterdi. Onun için tedavi sırasında izlenilecek yolları tekrar tekrar düşünürdüm ta ki emin olana kadar. Mesleğimde hep adaletli olmaya çalıştım sonuçta bize canlar emanet ediliyordu. Her akşam yatağıma yattığımda vicdanımın huzuruyla uyurdum ta ki o karanlık gün gelene kadar. Hastanedeyken biranda 3 kişinin yoğun bakıma taşındığını gördüm ve hemen oraya gittim. Hemen hastalarla ilgilenmeye başladım, hepsinin durumu ağırdı. Ortalık bir kaos alanına dönüşmüş, herkes bir taraflara koşuşturuyordu. Başhekim yanıma gelip bu hastalardan benim sorumlu olduğumu söylediğinde çok korkmuştum. Hepsinin organlarıyla ilgili sorunları vardı. Birinci hastanın kalp, ikinci hastanın akciğer ve üçüncü hastanın hem kalp hem akciğerleriyle ilgili sorunları vardı. Bu bilgileri okurken hafiften gülmüş olmalıyım ki etrafımdaki kişiler bana sen deli misin der gibi bakmıştı. Aslında orada güldüğüm şey böyle bir tesadüfün nasıl olduğuydu. Bir gün önce bir hasta ölmüştü ve ailesi başka hastalar için organ nakli yapılmasına izin vermişti. Şaşırtıcı şey ise o üç organ nakli bekleyen hastalarla sadece bu ölmüş olan insanın değerlerinin uyuşmasıydı. Önümde iki yol vardı: Ya iki kişiyi kurtaracaktım ya da bir kişiyi. Ve o gün vicdanımın artık huzurlu olamayacağını anlamıştım. Kararımı vermiştim. Bu karar neticesinde bazıları beni tebrik edecek ya da nasıl böyle bir hata yaptığımı söyleyeceklerdi. Ama ben kendimi hiçbir zaman verdiğim bu karar yüzünden affetmeyecektim. Şimdi ise annemin yazdığı kitaplara bakıyorum, küçük bir not gözüme çarptı. Annem: ” Seni çok seviyorum, hayatında hangi kararı verirsen ver her zaman yanında olacağım.” yazmış. Yavaş yavaş hapları yutarken annemi düşündüm ve içimden: “Üzgünüm, bunu yapmak zorundaydım.” dedim.