Sıkıcı bir gündü ve ben çalışma masamın başında sınavlarım için ders çalışıyordum. Arkadaşlarım beni sürekli bahçeye oynamaya çağırıyordu ama ben derslerimden dolayı bir türlü inemiyordum. Sonunda dersimi bitirip mutlulukla hemen bahçeye indim. Etrafıma bakındım ama kimseyi göremedim. Hayret ettim. Bugün kimse yoktu bahçede. Her gün aşağı inip ne olursa olsun en az 4 saat aşağıda oynayan onlar değildi sanki. Benim şansıma kimse yoktu bugün. Bende sıkıntıyla eve geri çıkıp, telefonumu kaptım ve arkadaşlarımı tek tek aradım. Herkes şehir dışındaydı. Bir tek Mehmet ve Mert kalmıştı. Onlarla da hiç kafam uyuşmuyordu ve zaten benden kat kat büyüktüler. Evimde sıkılmış bir vaziyette televizyon izliyordum. Bütün mutluluğum kaçmıştı. Televizyonu da kapattım. Pencereyi açtım ve içime biraz oksijen çektim. Bir anda bahçemizde bir şeyin kımıldadığını gördüm. Ne olduğunu pek anlayamadım. Bu, çalılıkların üstüne düşmüş bir şey gibi duruyordu. Neden aşağıdayken fark etmedim anlayamadım. Hızla ve heyecanla bahçeye koştum. Aşağı indiğimde, çalıların üzerinde kanadı yaralanmış bir kuş gördüm. Ağzında da bir parça yemek vardı. Galiba bu baba kuştu ve yavrularına yemek götürürken kanadı incinip, buraya düşmüştü. Ona yardım etmek için çeşmeden su almaya gittim. Gagasına biraz su döküp, veterineri aramayı planlıyordum. Suyu avuçlayıp kuşun yanına gittim. Birde ne göreyim! Yavruları gelmiş babalarının kanatlarını okşuyor, onu iyileştirmeye çalışıyorlardı. Babalarının kulaklarına ötüyorlardı. Babaları ise onlara ağzındaki yemi vermeye çalışıyordu. Ben de telaşla bir kutu alıp, kuşları içine koydum. Baba kuş biraz korkmuştu. Veteriner iki saat kadar kuşu tedavi ettikten sonra, kuşun iyi olduğunu öğrendim ve onları zamanı gelince dışarı bıraktım. İşte ta ki o güne kadar mucizelere inanmazdım ama öğrendim ki aslında hayat ne mucizelerle dolu…
MUCİZELERE İNANMAZDIM
(Visited 96 times, 1 visits today)