Günlerden Pazar idi, kuşlar cıvıl cıvıl etraf aydınlıktı sanki uyanmamışımda hala rüya görüyorum gibiydi. Evin içerisinde mutfağa doğru ilerlerken dünden kalan yemek artıklarını gördüm, neden kaldırmadım bilmiyordum ama çok dağınık olduğum kaçınılmaz bir gerçekti evin her tarafı pislik içindeydi. Kahvaltımı yaptıktan sonra işe gitmek için yola koyuldum yine bir İstanbul trafiğine mağruz kalacaktım ama başka bir seçeneğim de yoktu mecburdum. Acı verici yolun sonunda şirketime gelmiştim, nedense bugün şirket daha bi kalabalıktı, nedenini anlayamamıştım. Binanın içine girdiğimde büyük bir kalabalık beni karşıladı, bugüne özel ne vardı acaba? Kafam o kadar dağınıktı ki doğum günümü unutmuştum. Tavana asılı olan yazıları okuyunca aklıma geldi bu günün benim doğum günüm olduğu.
Hayatımda neredeyse hiç bu kadar kalabalık bir ortamda doğum günü kutlamamıştım, kutlamak ta istemiyordum ama o kadar emek vermişler emeklerini boşa çıkarmak olmazdı o yüzden elimden geldiğince mutlu olmaya çalıştım. Kutlamalar bittiğinde herkes geri çalışmaya dönmüştü her şey eskisi gibi olmuştu, telefonlar çalıyor, fotokopiler çekiliyordu herkes nasıl da bu denli hızlı değişmişti? En sonunda çıkma saatim gelmişti, hiç beklemeden arabama doğru koşar adımlarla gitmiştim. Akşam dışarıya çıkacaktım o yüzden hemen eve gidip akşam için hazırlanmam lazımdı fakat ne giyeceğim hiçbir fikrim yoktu, en iyisi üzerimde şık duracak bir şeyler giymekti. Sounda eve varmıştım, hızlı olmam gerekiyordu çünkü çok zamanım yoktu. Giyinip evden çıktığımda yine o insanın akıl salığını bozan İstanbul trafiğine girmiştim, keşke şu trafiğe bir çözüm bulabilselerdi. Yemek yiyeceğimiz yere varmıştım, arabadan indim ve ağır adımlarla içeri yöneldim. İçeri girdiğimde klasik bir müzik çalıyordu, herkes birileriyle sakin sakin yemek yiyor sohbet ediyordu, biz de beraber oturduk güldük eğlendik. Saat geç olmuştu artık evlerimize dağılmamız lazımdı fakat ben bu yorgunlukla nasıl araba kullanabilirdim bilmiyordum, aklıma arabada uyuyabileceğim geldi. Rahat bir uyku olmazdı benim adıma fakat kendimide tehlikeye atmamış olurdum, asılnda arabanın içerisinde de az da olsa tehlikedeydim. Artık bir karar vermem gerekiyordu tehlike içerisindeydim ve zaman geçmeye devam ediyordu. Arabayla evime gitmeye karar vermiştim, arabanın içine oturup, çalıştırdığım zaman araba biraz zorlanmıştı ama nedenini bilmiyordum. Neden böyle yapmıştı ki, oysa tüm bakımını yeni yapmıştım. Belli bir süre sonra araba çalışmaz hale gelmişti mecburen çekiciyi arayacaktım ve gelip arabamı çekeceklerdi.
Çekici gelene kadar canım sıkılacaktı bunun farkındaydım çünkü yemek yediğimiz yer biraz şehir merkezine uzaktaydı. Çekici gelene kadar telefonumda oyun oynamıştım, zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişim bile. Sonunda rahattım sanayiye gidene kadar çekicinin içinde uyumuştum. Geldiğimizde arabayı yaptırsam mı sonra mı yaptırsam ya da satsam mı diye düşünmeye başlamıştım, satmak kulağa çok cazip geliyordu. Bankaya da olan borçlarımı da öderdim ama vazgeçmiştim, kötü bir şey yapmışım gibi geliyordu ama bir şeyden vazgeçmek, her zaman kaybetmek anlamına gelmezdi biraz rahattım bu yüzden.