Birkaç dakikadır asıl gayesi dışarı çıkmak olsa da eylemi cama tekrar tekrar vurmaktan ileri gidemeyen sineği izliyordu. Çocukluk zamanlarında sineklerden hoşlanmamasına rağmen bu durumdaki pek çok sineği camı açarak kurtardığını anımsadı. Bunu yaparak tanrının gözüne girer, kafasını rahatça yastığa koyabilirdi. Muhtemeldir ki o zamanlar uyuyabilmesinin sebebi de kafasını yastığa rahatça koymasıydı. Yıllar geçmiş, o insomniaya yakalanmış, yaz mevsiminin bitmesiyle sineklerin hayatlarının da bittiğini ve tanrının gerçekliği saçma dil oyunlarıyla kanıtlanmaya çalışan beş harfli bir kelimeden fazlası olmadığını öğrenmişti. Bu esnada hayvan ters dönmüş ayaklarının sonuçsuz çırpınışlarıyla cama son bir kez daha vurabilmek için düzelmeye çalışıyordu. Bir müddet daha kulak tırmalayan bir vızıltının eşlik ettiği bu çırpınışları izledikten sonra işaret parmağını kullanarak hayvanı ezdi. Sineklerden hiçbir zaman hoşlanmamıştı.
Kendisini bir rüyadan uyanmış gibi hissederek şehrin en kalabalık yerlerinden birinde bulunan beş katlı apartmanın dördüncü katındaki dairenin penceresine yöneldi. Tiksintiyle bir karınca topluluğunu andıran fakat karıncaların aksine düzenden yoksun olduğu dört kat yüksekten ve karamsar bir zihnin çerçevesinden açıkça görülebilen insan topluluğunu inceledi. Sineklere küçük yaşta katlanabilse de bebekliğinden bu yana insanlara tahammül edememişti. Bu karmaşa içerisindeki zekâ ve estetikten yoksun yaratıklara uyum sağlamaya zorlanmaktansa bir sinek olmayı yeğlerdi. Bu fazlalıklardan yalnızca birkaçını temizleyebileceğini hatırlayınca derin bir üzüntü duydu, “Hepsini öldürmeli…” diye geçirdi içinden.
Çocukluğundan bu yana kafasını kurcalayan ancak o zamanlar bir hayalden ileri gidemeyeceğini düşündüğü minik katliam planını ergenliğe girmesiyle gerçekliğe taşıyabileceğini fark etmişti. Potansiyel bir katil olduğunun farkına vardığı günden bu yana hayatını bunun üzerine şekillendirmişti. Şehrin en kalabalık bölgelerinden birine taşınmış, ruhsat almış, en işlek gün ve saatleri aylarca gözlemlemişti. Bütün bunların sonunda ise kendince kusursuz bir plan ortaya çıkarmıştı. Bir pazar günü ana meydana inecek ve sıkışıklıktan birbirinden pek uzaklaşamayan insanların arasına karışacaktı. Bir süre sonra duracak elini Browningine atacak ve başlayacaktı. Bir süre sonra etrafında etten bir halka oluşacak o da tam bu halkanın ortasında namluyu ısırıp tetiği çekecek, önden gönderdiği diğerlerine katılacaktı. Başlangıçta kendisi onlara katılmayı planlamamıştı fakat bir sabah aynaya bakarken mantığını kaybetmemiş tarafının yansımasının ağzından dökülen “Seninle gelirim, ama bir şartla…” sözlerinin ardından kendisini buna mecbur hissetmişti.
Hayalini gerçekleştireceği günün sabahı uyandığında ter içindeydi. Hazırlanırken hareketlerini hızlandırdı, planladığı saati kaçırmak istemiyordu. Seri adımlarla eski apartmanın basamaklarını inerken düşünürse kararından vazgeçebileceğinin farkındalığı vardı üzerinde, hiçbir şey düşünmemeye dikkat ediyordu. Çok geçmeden kalabalık caddeye adımını attı ve ana meydana ilerledi. İnsanlar ile bu kadar yakın olmak midesini bulandırıyordu, adımlarını hızlandırdı.
Ana caddeye vardığında insanların kalp atışlarını duymasından korkar haldeydi. Terlemişti, belindeki tabancanın soğukluğu bile ona güven vermiyordu. Öksürdü ve planladığı gibi hepsi belirli bir yönde ilerleyen topluluğun arasına karıştı. İçinde çocukluğundan bu yana içinde olan nefret ve öldürme isteğini arasa da hissettiği tek şey korkuydu, insanların yapacağı şeyden haberdar olduklarını hissetti. Bir süre kalabalıkla beraber yürüdükten sonra planladığı gibi durdu ve insanların etrafından bir nehir gibi akmalarını bekledi. Beklediğinin aksine insanlar geçerken ona vuruyor, çarpıyor, akışın içerisinde aniden yollarını kesen bu uyumsuz nesneye küfrediyordu. Uyum sağlayamayanın ezildiği gerçeğinin tokadıyla nefreti tekrar hissetti. Tabancasını sıkıca kavrayarak belinden çekti ve nişan almaksızın etrafına on üç el ateş etti. On üçüncü atışı saydığında gözlerini açacak cesareti yoktu. Çığlıklar eşliğinde namluyu ısırdı üç derin nefes aldı. Silahı yere attı ve ellerini kaldırdı.