Özgürlük kişiden kişiye değişebilen ve belli sınırları olan bir kavramdır. Bir insan özgürlük adı altında istediği her şeyi yapamaz. Bir insanın özgürlüğü, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. Ayrıca tarih boyunca insanlar özgür olabilmek, başkalarının boyunduruğu altında yaşamamak için savaşlar yapmışlardır. Mustafa Kemal Atatürk bu konuyla ilgili “Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür.” demiştir.
Aristoteles’e göre insan eylemlerinin en büyük amacı mutluluktur. Mutluluğa ise ruhun erdeme tam uyumuyla, düşünerek iyi olanı gerçekleştirmekle ulaşılır. Yani mutluluk, insan için kendi özüne göre eylemde bulunmaktır. Bu öz ise insanın akıl sahibi bir varlık olmasıdır. Akıl aracılığıyla belirlenen eylem, kişiye mutluluk getirecektir. Sonuç olarak Aristoteles için özgür olmak “düşünmek” anlamına gelmektedir.
Nietzsche’ye göre kişi, kendisinin efendisi olmalı ve kendi yasalarını kendi koymalıdır. Önceden bu yasalar onun efendisiyken artık sadece birer araçtan ibaret olmalıdırlar. Aynı zamanda kişi kendi güçlerinin farkına varmalı ve bu güçleri kullanmayı öğrenmelidir. Nietzsche’ye göre özgür olmak “kendin olmak” demektir.
Platon’un öğrenmek kavramı onun ruhun ölümsüzlüğüne inancı ile bağlantılıdır. İnsan ruhunun ölümsüz olduğunu, hep yeniden yaratıldığını söyler. Her insanın içinde büyük bir bilgi birikimi olmasını da bu şekilde açıklar. İnsan ruhu çok kez yeniden doğmuştur. Hem bu dünyada hem de idealar dünyasında her şeyi görmüştür. Bu yüzden onun öğrenmediği hiçbir şey olmadığını söylemektedir. Platon’a göre “öğrenmek” insanı özgürlüğe ulaştırmaktadır.
Ali Osman Gündoğan, yazdığı Albert Camus ve Başkaldırma Felsefesi kitabında absürt ve başkaldırma temalarına değinmektedir. Camus’a göre başkaldırı, absürt bir varoluşu anlamla kuşatan ve bireye sahici bir özgürlüğü yaşama imkanı veren direnme gücüdür. Ayrıca Camus her başkaldırının, başkaldıran kişide bir bilinç yarattığını düşünmektedir. Albert Camus’a göre özgür olmak “başkaldırmak” demektir.
Sartre, özgürlük ve sorumluluk kavramlarını birbirine bağlar. Ona göre özgür olmak aslında sorumlu olmaktır. Kişinin yaptığı her şeyden kendisinin sorumlu olduğunu ve kendi hayatına sadece kendisinin anlam katabileceğini söylemektedir. İnsanın, eylemde bulunarak var olduğunu ve eylemlerinde de özgür olduğu için kendi değerlerini kendisinin yarattığını belirtmektedir. Yani Sartre’a göre özgür olmak “eyleme geçmek” anlamına gelmektedir.
Bugünlerde birçok insana göre özgürlük, sonuçlarını hiç düşünmeden istedikleri her şeyi yapabilmektir. Özgürlüğü bir ansiklopedi “seçimler yapabilmek ve bunları hayata geçirebilmek” olarak tanımlamıştır. Yasal açıdan bakıldığında toplumun koyduğu sınırlar adaletsiz, gereksiz ya da mantıksız olmadıkça insanların özgür olduğunu da eklemiştir. Bana göre de özgürlük çevreden bağımsız şekilde düşünebilmek ve sınırlandırma, zorlama olmadan davranabilmektir. Aynı zamanda biz insanlar ne kadar özgürlük elde edersek o kadar mutlu olacağımızı düşünürüz. Özgürlüğün birçok yararı olmasıyla beraber olumsuz yönleri de vardır. Örneğin hiçbir kısıtlamanın olmadığı bir yerde düzensizlik ortaya çıkacaktır. Bir ansiklopedide “Tüm örgütlenmiş toplumlarda kanunlar karmaşıktır, çünkü bir yandan insanların özgürlüğünü korurken bir yandan da kısıtlamalıdır.” şeklinde bir söz vardır. Benim için de özgürlük bu ansiklopedide geçtiği gibi “seçimler yapabilmek ve bunları hayata geçirebilmek” demektir.