Biri Seni Kontrol Edebilirse?

William okuldan çıkarken biraz yorgun sayılırdı. Tüm eşyaları çantasına sığmadığı için bazılarını elinde taşıyordu. Evi okula yakın olduğu için her zaman yürüyerek gidip gelirdi. Şimdi de sanki her şey normalmiş gibi evine yürüyordu. Fakat sağ tarafındaki arka sokaktan bir ses duydu. Sanki birisi adını seslenmişti.

“William!”

William biraz tedirgin olmuştu, yavaş adımlarla arka sokağa doğru yöneldi. Çöp kutusunun arkasında saklanmış olan bir kadın gördü. Yeşil bir kıyafet giymişti ve saçı kızıldı.

“Parfümümü koklamak ister misin William?”

William çok şaşırmıştı fakat şaşırmaya vakti olmadan kadın William’a atıldı ve ona bileğini koklattı. Bu koku, William’ın hayatında kokladığı en güzel kokuydu. Bir anda kendisini kokuya kaptırdı.

Her şey çok hızlı gelişmişti. William kendine geldiğinde havaalanındaydı.

“Ne?”

Etrafına bakındı. İnsanlar etrafta koşuşturuyordu. Bazıları uçaklarına yetişmeye çalışıyordu. Sağ eline baktığında avucunun içinde bir yazı gördü.

“Benimle bu kattaki depoda buluş.”

Bu yazının kızıl saçlı kadına ait olduğundan adı gibi emindi. Deponun yerini oradaki bir görevliden öğrendi. Deponun bulunduğu yere vardığında kapının kilitli olduğunu gördü. Kapıyı çaldı. Kapı açıldığında kızıl saçlı kadın onu içeri çekip ardından kapıyı kapattı. William’ın konuşmasına izin vermeden hemen lafa başladı.

“İstediğim şey sende mi?”

“İstediğin şey mi? Ben senin adını bile bilmiyorum. Buraya nasıl geldiğimin bile farkında değilim. Beni hipnoz falan mı ettin?”

Kızıl saçlı kadın güldü.

“Sorularını cevaplayacak zamanım yok. Ama madem istedin, söyleyeyim o zaman. Adım Ivy.”

“Buraya nasıl geldim?”

“Hatırlamıyor musun? Bana aşıktın.”

William tekrar şaşırdı. Sonrasında ise hatırlar gibi oldu. Parfümün kokusuna aşık kaldığını hissetmişti. Kafasında Ivy’nin isteklerini gerçekleştirdiği görüntüler canlanıyordu. Sinirlendi.

“Bane ne yaptın sen pis cadı!”

Ivy onu alıp dolaba vurdu.

“Bir daha parfümümü koklatmamı istemiyorsan bana telefonunu ver.”

“Ne istiyorsun?”

“Biraz aklını çalıştır. Bir havaalanındayız. Buraya kim gelecekti?”

William’ın kafasında taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Lisedeki matematik öğretmeni bugün seyahate çıkıyordu. Muhtemelen telefonundan onun uçuş bilgilerini istemişti.

“Sana yardım etmeyeceğim.”

“O halde üzgünüm.”

William’ın son hatırladığı şey o parfümün can alıcı kokusuydu. Gözlerini yavaşça açtığında karşısında kanlarla kaplı bir ceset gördü. William sağ eline baktı ve kanlı bir bıçak gördü. Yerdeki cesede tekrar baktı, öldürdüğü kişi matematik öğretmeniydi.

“Hayır, hayır, hayır! Ben bunu yapmadım!”

Bir kabus görüyormuş gibiydi. Arkasından bazı sesler duydu.

“Sakın kıpırdama!”

Havaalanı görevlileri gelmişti. William elindeki kanlı bıçağı yere attı. Ellerini kafasında birleştirdi ve dizlerinin önüne çöktü.

“Bunu ben yapmadım. Bunu ben yapmadım.”

“Bizimle geliyorsun evlat.”

William’ı kollarından tutup ayağa kaldırdılar. William bağırmaya devam ediyordu.

“Bunu ben yapmadım! Bunu ben yapmadım!”

Güvenlik görevlileri ona pek aldarış etmediler. Normal bir insan da etmezdi zaten. William’a bakan ilk kişi onun bir deli olduğunu düşünürdü. William’ın gözü, yeşil bir kıyafet görünce fal taşı gibi açıldı. Bu Ivy’di. Ona bakıp öpücük göndermişti.

“Orada! İşte orada! O öldürdü!”

Güvenlik görevlileri onu hala dinlemiyordu. Yavaş yavaş onu havaalanından çıkarıyorlardı. Polislerin siren sesleri duyulmaya başlamıştı. William biraz daha sakinleşmişti. Kendi kendine fısıldadı.

“Kim olduğunu bilmiyorum, Ivy. Ama seni bulacağım, ve seni öldüreceğim.”

(Visited 58 times, 1 visits today)