Leo Tolstoy’un “Savaş ve Barış” adlı destansı tarihi romanı ilk olarak 1865–69’da Rusça olarak yayımlandı. 19. yüzyılın başlarında gerçekleşen Rus toplumunu analiz eden bu çalışma, gerçekçi detaylara ve psikolojik analiz çeşitliliğine hakim olmasıyla dikkat çeker ve genellikle dünyanın en büyük romanlarından biri olarak kabul edilir.
Savaş ve Barış, temelde beş aristokrat ailenin (özellikle Bezukhovs, Bolkonskys ve Rostovs) tarihi ile ilgilidir. Bununla birlikte, savaş teması, Tolstoy’un insanın yaşam tarzını ortaya koyan iyimser inancını içeren ailesel varoluş hikayesini temsil eder. Roman ayrıca, en az bir özgür seçim olduğu sonucuna vararak bir tarih teorisi ortaya koyuyor; her şey kaçınılmaz bir tarihsel determinizm tarafından yönetiliyor.
Savaş ve Barış, gerçek araştırmalarıyla bilinir, Tolstoy’un yoğun araştırmalarla elde ettiği bir şeydir. Savaş alanlarını ziyaret edere, Napolyon Savaşları üzerine tarih kitapları okuyarak yaşayan bir tarih romanı oluşturmak için gerçek tarihi olaylardan faydalandı. Yıllarca süren tarih araştırmalarına dayansa da, Savaş ve Barış’ta bu hissedilmez, gerçekte okurun hissettiği yaşanmışlık duygusudur. Büyük bir olasılıkla çocukluğunda büyüklerinden dinlediği Napoléon savaşlarını zihninde yeniden canlandırıp, kurguluyordu. Annesini ve babasını küçük yaşta kaybetmiş bir çocuk olarak, yakın geçmişi anlamaya çalışması, tanıyamadığı anne ve babasına yakınlaşma çabası olarak da görülebilir; ayrıca ailesiyle aynı yaşta olan insanların hayatlarına nasıl anlam verdiklerini, yeni Rusya’nın nasıl oluşmaya başladığını, bu romanda yazarak kendi felsefesini kurdu. Kendisini anlamak için gerekliydi bu kurgulama.
Tolstoy, yaşadığı zamanı anlamaya çalışırken, ardında biriken yıllara kendini kaptırarak oluşturmuştur bu değerli eserini. Sonucunda da ortaya büyük bir tarih, kültür, felsefe, psikoloji ve insanların savaş tepkilerinin sorgusu çıkıyor.
kaynakça: http://edebiyatelestiri.blogspot.com
http://www.britannica.com