O sabah kalktığımda o gün yaşayacağım şeyleri tahmin bile edemiyordum. Öyle ki, o kadar hızlı geçen bir gün olmuştu ki, şu anda bile bazı kısımları hatırlamakta güçlük çekiyorum. Biz her şeyin başladığı o sabaha geri gidelim.
Sabah kalktığımda her zamanki gibi sıradan bir gündü. O gün için herhangi bir planım veya birisine söz vermemiştim. Yatağımdan kalktım kahvaltımı yaptım. Dişimi fırçaladım. Anlayacağınız rutin sabah yapılan şeylerle başladım. Ardından telefonuma hiç bakmadığım aklıma geldi. Alt kata indim ve telefonumu aldım. Telefonum alt kattaydı. Bunun sebebi üst kattaki prizin arızalanmış olmasıydı. Dolayısıyla ben de telefonumu alt kattaki prize gece boyunca şarj olması için bırakmıştım. Telefonumu elime aldığımda pilin dolu olduğunu gösteren, telefonun üst kısmındaki yeşil led ışık yanıyordu. Telefonumun kilidini açtığımda ise adeta bildirim yağmuruna uğramıştım. Bu bildirimler arasında gözüme çarpan iki kelime oldu. Birincisi en yakın arkadaşımın ismi. Diğeri ise “Konser” olmuştu. En yakın arkadaşım çok sevdiğim Rock grubunun akşamki konserine bilet bulmuştu ve elinde bir tane fazladan bilet olduğunu, benim gelip gelemeyeceğimi soruyordu. Ama bu nasıl olurdu? Biletler en az bir ay öncesinden tükenmişti! Ama açıkçası bileti nereden bulduğunu daha sonradan çok da umursamadığımı fark ettim. Konsere gideceğim için o kadar heyecanlanmıştım ki arkadaşıma mesaj bile yazmadan hemen aramak istedim. Ancak arkadaşımı aradığımda telefonuna cevap vermiyordu. Tabii saat daha sabah dokuzdu ve bugün günlerden pazardı. Hala uyuyor olması mümkündü. Ancak o konsere gidebilme ihtimalimin olması bile beni heyecanlandırmış ve tüm uykumu kaçırmıştı. İçim neşe dolmuştu. Arkadaşımın evi ve benim evim arasında yaklaşık bir saatlik bir mesafe vardı. Dışarıda hava da çok güzeldi. Ben de hem gezmek için hem de arkadaşımın yanına uğrayıp konser biletleriyle ilgili detaylı bilgiyi almak için onun evine doğru yola koyuldum.
Arkadaşımın evine gitmeden önce üstüme en sevdiğim müzik grubunun logosunun basılı olduğu siyah tişörtümü giymiştim. Oraya gidebilmek için en kısa yol toplu taşımaydı. Ben de toplu taşımayı kullanarak arkadaşımın evinin önünde bulunan durakta indim. Arkadaşımı yeniden aradım. En az iki kere aradıktan sonra sonunda arkadaşımı uyandırmayı becermiştim. Yanıma koşa koşa geldi ve nefesini toparladıktan sonra bana “Akşamki konsere gitmek istiyorsak hemen havaalanına gitmemiz gerek. Uyuya kalmışım!” dedikten sonra kolumdan tutarak beni sürüklemeye başladı. Ben bir anda yerimde çivi gibi çakılıp durdum. Arkadaşım da tökezleyerek sordu “Ne oldu? Konsere gitmek istemiyor musun?”. Ben de “Tabii ki de gitmek istiyorum. Ama konser bu şehirde değil miydi?” diyerek yanıt verdim. Arkadaşım gülerek ve bir yandan alaycı bir tavırla “Yine konserin nerede olduğuna bakmadan konser biletine baktın değil mi?”. Aslında normalde bakardım. Ancak bu sefer bakmamıştım. Tamam! İtiraf ediyorum aslında o kadar heyecanlanmıştım ki, konserin nerede olduğuna bile bakmayı unutmuştum. Hemen dönüp arkadaşıma “Ancak benim yanımda hiçbir eşyam yok! Eve uğramam gerekiyor!” dedim. Arkadaşımda “Tamam o zaman! İşte al bu uçak biletin. Burada da uçağın kalkış saati. Unutma uçak kalkış saatinden en az bir saat önce havalimanında olman gerekli. Yoksa uçağa almazlar”. Arkadaşımın elinden bileti kaptığım gibi hemen evin yolunu tuttum. Uçağın kalkış saati dörtteydi. Saat neredeyse 12’ye gelmişti. Havaalanına evimden gitmek ise neredeyse iki buçuk saati buluyordu.
Eve geldiğimde çoktan bir saat geçmişti bile. Saat neredeyse bire geliyordu. Hemen birkaç eşyamı alıp sırt çantamın içine tıktım ve havalimanına doğru yola koyuldum. Her şey çok hızlı gelişti. Kendime geldiğimde havaalanındaydım. Saat neredeyse dört olmuştu bile. Arkadaşım uçak bileti gişelerinin öbür tarafından el sallayarak bana sesleniyordu. Hemen bilet gişesine doğru koştum. Arkadaşımın koltuk numarasını bile sormayı unutmuştum. Rastgele bir koltuk numarası seçip biletimi almıştım. Bilet gişesinin öbür tarafında arkadaşımla bir araya geldik ve uçağımıza binip konsere gittik. Hayatımda hiç unutamayacağım anlardan birini yaşamıştım. Konser o kadar güzeldi ki, benim için adeta hayal gibiydi. En sevdiğim grup tam karşımda kanlı canlı duruyordu. Rüya gibiydi. Sahne performansları internette dinlediklerimden kat ve kat daha iyiydi.
Konser bittiğinde ertesi gün acelemiz olmadığından, otobüsle dönmeye karar verdik. Otobüs yolculukları uzun ve sıkıcıydı. Ama bir başka güzel yanı da onca boş zamanda istediğim kadar hayal kurabiliyordum ve ilk hayal etmeye başladığım şey “Acaba bir sonraki konserleri ne zaman olacak?” olmuştu.