Cebindeki az kalan parayla kendine bir milli piyango bileti daha aldı. Tek düşündüğü şey aldığı üç biletten birinde kesin olarak büyük ikramiye olduğuydu. Tamamen sezilerine güvenerek hareket ediyordu. Biletinde yazan rakamlara bir daha göz attı. Hepsinin bir anlamı vardı onun için. Zamanında bu rakamlar ona uğur getirmişti. Bir daha olacağından emindi.
Aslında çok da şanslı bir insan olduğu söylenemezdi. Eskiden çok sevdiği ve onunda kendisini sevdiğini sandığı bir nişanlısı vardı. Ondan ayrıldıktan sonra kendini, neredeyse bütün kötü alışkanlıkları yaparken bulmuştu. Gerçi o hayatındayken de bu alışkanlıklardan bir kısmını yapıyordu ama bunların yanında hiçbir şeydi. Refah içinde yaşasın diye annesi ona bir miktar para bırakmıştı. Kumar oynamak için gereken parayı da buradan almıştı. Sık sık kumar oynardı. Kumarda çok para kaybedince bu tür alışkanlıklardan yavaş yavaş sıyrıldı. Sadece ara sıra bu tür oyunlar için şansını deniyordu.
Son birkaç senedir olduğu gibi bu sene de yılbaşına yalnız girecekti. Eve doğru yürürken yoldaki insanların ne denli neşeli olduklarını gördü. Sanki o kadar insanın içinde görünmez gibiydi. Gördüğü kişilerle beslediği duygular farklı olunca yalnızlığı iliklerine kadar hissetmişti. İçinden bu kadar heyecanın ne kadar saçma olduğunu geçirdi. Birbirinden farklı olmayan bir yıl daha bizi beklerken yapılan onca hazırlığın ne gereği vardı ki. Yeni bir yıl yeni bir başlangıç değildi. Sadece okuduğumuz kitabın yeni bir hikayesine geçiyorduk. Kim kitabını ne zaman bitirir bilinmez. Kimi hemen bitirir, bir yenisi için hazırlanır. Kimi okuduğundan memnundur ve hiç bitmesin ister, yavaş yavaş okur.
Gözlerini açtığında çoktan sabah olmuştu. Ne zaman eve geldiği ve uyuyakaldığını hatırlamıyordu bile. Bir şeyler atıştırdıktan sonra aklına aldığı biletler geldi. Cüzdanından, aldığı üç bileti de çıkardı. Biletin birine amorti bile çıkmamıştı. Diğerine de öyle. Dün satın aldığı ve uğurlu rakamlarıyla dolu olduğu bileti eline aldı. Rakamları tek tek girdiğinde gördüklerine inanamadı. Elindeki bilet büyük ikramiyenin olduğu biletti. Hislerine güvenen bir “ben” vardı içinde, herkesten gizlediği, belki de kimsenin görmek istemediği ve onu kaybetmemek için elinden geleni yapıyordu.
Yaklaşık 2 ay sonra her şey tam tersine dönmüştü. Artık çok zengindi ve emrinde çalışan bir sürü insan vardı. Varlıklı insanların gittikleri mekanlara gidiyor orada kendine yeni arkadaşlar buluyordu. İnsanlar arasında kısa sürede saygı gören bir insan olmuştu. Bu kadar parası olunca nasıl davranacağını bilememişti. Bazen çok saçma hareketlerde bulunabiliyordu. Evinde çalışan hizmetlilere bağırıp kötü davranıyordu. Eskiden daha umursamaz bir insanken artık en ufak bir şeye bile sinirleniyordu. Sanki elindeki parayla benliğini bile satın almıştı. Bu süre zarfında uzun süredir haber alamadığı eski nişanlısı bile ona mesaj atmış, halini hatırını sormuştu.
Günler günleri aylar ayları kovalıyordu. Yavaş yavaş parası biten adamın çevresindeki saygınlığı ve arkadaşları da azalıyordu. Kendisiyle yalnız kaldığında daha mantıklı düşünmeye başlamıştı. Yaptıklarını düşününce tekrardan pişman oluyordu. Paranın onu bu kadar değiştireceğini tahmin bile edemezdi. Hatta bu duruma gelmeden öncesine kadar farkında bile değildi. Bu yaşadığı durum daha öncelerde okuduğu bir cümleye o kadar benziyordu ki aklından geçirmeden edemedi. “Cebinde para varken sadece sen kim olduğunu unutursun, cebinde para yokken tüm dünya senin kim olduğunu unutur.”