“Adem’le Havva yasak elmayı cennet bahçesindeki sonsuz mutluluk çok sıkıcı olmaya başladığı için yemiş olabilirler mi?”
Bu ayın edebiyat köşesi için sizlere ünlü hiciv ustası Chuck Palahniuk’i tanıtmak isterim. Her ne kadar yazdığı tek bir kitabıyla tanınsa da Chuck Palahniuk günümüzün önden gelen yeraltı edebiyatçılarından biridir. Çoğumuz onu “Dövüş Kulübü” adlı eseriyle tanıdık, şanslıysanız belki “Görünmez Canavar”larıyla ya da “Tıkanma”sıyla fakat sanatçımızın diğer eserleri bu en çok bilinen eserlerden daha kompleks ve daha ilgi çekicidir.
Palahniuk tarzını ve üslubunu değiştirmekten korkmayan bir yazar olduğundan kitapların sadece anlattığı hikayeyle ilgilenmez, nasıl anlatıldığıyla da ilgilenir fakat Palahniuk’i diğer sanatçılardan ayrı tutan en önemli özelliği de okuduğunuz kitabın formatındaki küçük “anormallikler”dir. Bu küçük detaylar sadece okuduğunuz kitabı daha ilginç kılmakla kalmaz, aynı zamanda olay akışıyla da uyum sağlar ve anlatılan olay örgüsünün daha derinden anlamanıza olanak sağlar. Chuck Palahniuk’in “Pigme” adlı kitabı bu tür “deformasyonlara” mükemmel bir örnektir: bir ajanı konu alan bu kitapta çoğu önemli bilginin (tarih ve saat, isimler, mekan isimleri, vs) üstü siyah bir kalemle okunamayacak hale gelene kadar karalanmıştır. Bu ufak detay sayesinde okuyucu kendini gerçekten bir ajanın hayatının içinde gibi hisseder ve bu da okuyucu ve roman arasında bir bağ oluşturmaya yarar.
Palahniuk’in eserleri çoğunlukla yergi olsa da, hepsinin temelini bir sıfat oluşturur: tiksindirici. Yazar, her eserinde kimsenin konuşmadığı fakat hayatın bir parçası olan mide kaldırıcı olaylara değinmeyi sever. Hayatın gerçek, acı ve iğrenç yüzünü kara mizah ve analizleriyle birleştirerek sizi her sayfada hem kusturacak hem güldürecek hem de düşündürecek hicivler yazmakta bir ustadır. Hikayelerde bulunan alışılagelmedik karakterler ise kitaplarına yeni bir katman döşer sizi başka perspektiflerden düşünmeye zorlar.
“İnsanlar siz hayattayken size saldırarak veya siz öldükten sonra sizi överek itibar kazanırlar.”
Benim yıllar önce okuduğum ilk eser “Çarpışma Partisi” idi. Kitap, Yedi Bela Öğğk Casey adlı bir “kitle imha silahı” gencin biyografisi olarak başlıyor fakat kitap düz yazı şeklinde değil, Öğğk Casey ile görüşmüş ya da onu hakkında ufak bir şey bile bilen sayısız insanla çekilmiş röportajlar ile anlatılır. Herkesin Öğğk Casey hakkında farklı bir görüşü olduğu için kitap sadece siz başka perspektiflerden olaya bakmaya zorlamaz, bununla birlikte kitabı okuyan herkes Öğğk Casey hakkında başka şeyler düşünürler. Kitabı kısaca özetlemek gerekirse: Yedi Bela Öğğk Casey, harika koku ve tat alma yetileriyle lanetlenmiş bir insandır. Daha küçük yaşta insanları sadece koklayarak onlar hakkında bilgi edinebilen bu olağanüstü çocuk, hobi olarak ellerini yaşadığı Minnesota kasabasının çöllerindeki deliklere sokarak farklı tür akrepler ve yılanlar tarafından sokulmaktır. Bu mazoşist etkinlik yüzünden Casey kısa zamanda kuduz kapar ve hastalığı tüm kasabaya yaymaya başlar. Bir gün şehirden kaçmaya karar verir ve “arabalar için dövüş kulübü” olarak da bilinen çarpışma Partisi’ne katılır ve hayatını bu klübe adar. “Bu kitapta, insanların sıradan hayatlarındaki günlük tecrübelerine gizlenmiş aşırılıklar öyle açık, net ve sansürsüz anlatılır ki, zaman zaman utanacak, iğrenecek ve dehşete düşeceksiniz. Ama sonunda her zamanki gibi, aklın sınırlarını zorlayan bir yazarı okumanın verdiği mutlulukla hınzır bir gülümseme yayılacak yüzünüze.”
“İntihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark gazetede manşet olmaktır.”
Başka bir başarılı eseri: Gösteri Peygamberi. Pop kültürü ve tüketim çılgınlığını eleştiren bu eserin baş kahramanı dini bir tarikattan kurtulan bir gencin hikayesini anlatır. Creedish Tarikatı hiçbir şekilde “dışarıdakilerden” etkilenmeyen ve tasavvufi aşkla yetişen saf ırkın bir gün toplu intiharla yok olmasıyla birlikte Creedish halkı da yok olmuştu, ya da öyle düşünülüyordu. Sabahları bir malikanenin temizliğiyle uğraşan Tender Branson geceleri alo intihar hattına ulaşmak isteyenleri kendilerini öldürmeye cesaretlendiriyordu Ta ki bir akşam öldürdüğü bir çocuğun mezarını ziyaret ederken Fertility adında geleceği rüyalarında görebilen bir kadınla karşılaşana dek. Bazı ajanslar Creedish’li insanların hala yaşadığını öğrendikten sonra bu tarikata mensup eski üyeleri toplayarak onlardan para kazanmayı amaçlıyordu ve Tender Branson da bu “şöhret kurbanları”ndan biri olur. Bu kitap hakkında dikkatimi en çok çeken detay ise sayfaların ve bölüm sayılarının sondan başa doğru ilerlemesi. Kitabın ilk sayfa numarası 312 ve son sayfa numarası ise 1’dir. Bunun sebebi hikayenin, Tender Branson’ın ölüm sahnesinden başlamasından kaynaklıdır. Hikaye o noktadan geriye doğru akmaya başlar ve olay örgüsü de öyle Tender Branson tarafından bir uçağın içindeki kara kutuya anlatılır. “Chuck, önlenemez kaderine doğru nefes kesici bir hızla sürüklenen kahramanın gözünden tüketim toplumunun hastalıklı ve anlamsız yaşam biçimini bize bütün çıplaklığıyla gösteriyor.
Chuck Palhniuk alışıla geldiğimiz edebiyatın çok ötesinde bizim, 20. yüzyılın, her şeye sahip ama mutsuz, insanların hikayesini anlatıyor.
“Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyleri istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz… Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük; ama olamayacağız. Şimdi bunu anlamaya başladım.”
-Dövüş Kulübü