İnanmak insanoğlunun yapmış bulunduğu eylemlerin en yaşlısıdır. Pek çok sırrı haizdir. İnanmak aşk gibidir aslında. İkisi de küçük deli şeylerdir ama ikisinden de asla vazgeçemeyiz. İkisini de tam bulduğumuzu sandığımızda karşımıza daha iyileri çıkar. Ve ikisine de karşı çıkanlar olmasına rağmen aslında ikisi de inkâr edilemez. Aşkın gerçek olmadığını söyleyen, aşkı kendisi henüz bulamadığı için kendini avutmaya çalışıyordur. Dinlerin var olmadığını düşünenlerse bir yaratanın var olmadığına inanıyordur. Ama bu onun inançsız olduğunu değil bir tanrının varlığına inanmadığını gösterir. Mesela evrenin varoluşunu ele alalım. Başlangıçtan önce hiçbir şey yoktu: Ne toprak vardı ne de gökyüzü, ne yıldızlar vardı ne de gök kubbe. Ne şekli vardı evrenimizin ne de şemaili. Sonra oluştu malum olan. Evren… Nasıl oluştuğuna dair birçok teori vardır ama hepimiz farklı dillerde, farklı şekilde inanırız bu teorilere. Yüzlerce tanrıya aynı anda inanan İskandinav Mitleri de inanır oluştuğuna, tek bir tanrının varlığını bile reddeden ateistler de. Bu doğrultuda hepimiz bir şeye inanıyoruz. Peki ya inanmadıklarımız? Yapmadıklarımızın yaptıklarımız kadar hatta bazen daha önemli olduğu bu dünyada siz neye inanmıyorsunuz?
Hepimiz neye inandığımızı biliriz ama pek azımız nelere inanmadığımızı bilir. Mesela çoğu birey dünyanın düz olduğuna, köpeklerin uçabileceğine, hamsilerin yürüyebileceğine, Almanların Ruslara saldırmasalardı 2. Dünya Savaşında yenileceğine inanmaz. Bazıları komünizmin işleyeceğine inanmaz, bazıları kapitalizmin doğru olduğuna. Bazıları uçağın güvenli olduğuna inanmaz, bazıları da geminin. Ben mi? Ben kutsal kitapları okumadan bir dine mensup olmanın mümkün olduğuna ve aynı zamanda kutsal kitaplar okunmadan ateist de olunacağına inanmıyorum. Ben komünizmin de faşizmin de işleyeceğine inanmıyorum. Ben başka şartlar altında başka bir birey veya topluluk tarafından oluşturulan bir ideolojinin bir devlete direkt uyacağına inanmıyorum. Ben savaşların gerekli olduğuna da her zaman başka bir çözüm yolu olduğuna da inanmıyorum.
Ama bazen de anlamıyorum. Etrafındakiler bir siyasi görüşü destekliyor diye o görüşü destekleyenleri, ailesi bir dine mensup diye o dine mensup olanları, ne kadar bilge biri de olsa kendi yaşam tarzını bulmaktansa başkalarınınkilere ayak uyduranları anlamıyorum. En çok da desteklediği bir fikri desteklerken sürü psikolojisiyle hareket edenleri anlamıyorum. Evet cevabını hayırdan daha fazla veriyor iseniz size kötü bir haberim var. Sandığınız kadar başarılı olmayabilirsiniz. Evet demek her zaman kolaydır, asıl zor olan etrafınızdakilere, yakınlarınıza hatta ailenize hayır diyebilmek, her size sunulanı kabul etmemektir.