Hayatta bize engel olan birtakım sınırlarımız vardır. Bu sınırlar çoğu zaman dış etkenlerden kaynaklanıyor gibi gözükse de aslında tamamen kişinin kendisinden dolayı oluşan ve hayatına engeller çıkardığı halde değiştirmekte zorluk çektiği unsurlardır. Kendini değiştirmenin ilk yolunun fikirler ve düşünce yapısını değiştirmek olduğuna inanıyorum. Bu duruma en geniş açıdan bakacak olursak öncelikle herkesin savunduğu fakat neredeyse kimsenin bir çaba sarf etmediği farklılıklara saygı duyma ve birlikte yaşayabilme duygusunun geliştirilmesi gerektiği taraftarıyım. Böylelikle dünyayı daha yaşanılası bir yer haline getirmek mümkün.
21. yüzyılın en büyük vizyonlarından bir tanesi dünya insanı olabilmektir. Fakat dünya insanı olabilmek için ne yazık ki birden fazla dil bilmek yeterli değildir. Bunun için insanın din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin kendini tüm dünyaya ait hissetmesi gerekmektedir. Bu durum insanlarda güçlü bir empati ve hoşgörü duygusunun olmasını gerektirir. Ayrıca bir dünya insanı dünya çapındaki sorunlar hakkında bilgili ve bilinçli olmalı, kendi kültürünü kaybetmeden yeniliklere açık ve farklılıklara kolay adapte olmalıdır. Bu nedenle olmak göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede böyle bir insan olmak pek mümkün değildir.
Dünya vatandaşı olmak isteyen bir birey kendini eğitebilmeli, aynı zamanda sosyal açıdan donanımlı hale getirebilmelidir. Bunu başarmanın en temel yolu okumaktan geçiyor. Çünkü insanlar okudukları zaman dünyayı başkalarının gözünden görme fırsatı bulurlar ve bu onlara farklı bakış açıları öğretir. Gezmek ise dünya vatandaşı olmak için atılabilecek bir diğer adımdır. Farklı kültürler ile etkileşim halinde olup insanları tanımaya, anlamaya ve hatta onların birtakım özellik ya da görüşlerini hayatınıza ekleyip uygulamaya çalıştığınızda göreceksiniz ki dünya sandığınızdan çok daha geniş ve bir o kadar küçük. Demek istediğim şu ki, yeniliklere açık olup farklılıklarla bütünleştiğimizde öğrenebileceklerimizin bir sınırı yok. Bunun yanında önyargılarımızı kaldırıp herkese sadece insan olduğu için değer verdiğimizde bütün dünyanın aslında hepimizin evi olduğunu göreceğiz. Tabi ki bu durumun getirisi olan bazı sorumlulukları da görmezden gelmememiz gerekir. Evinizde bir problem yaşadığınızı düşünün. Küçük ya da büyük fark etmez. Yapacağınız ilk şey sorunun kaynağını bulup çözüm yolları aramak, gerekirse birilerinden yardım alıp el birliğiyle işleri düzene sokmaktır. Dünyayı evimiz haline getirdiğimizde ise yine aynılarını yapmak durumundayız. Sorunları görmezden gelmek onların büyümesine katkı sağlamakla aynı anlama gelir. Unutmayın ki içinde bulunduğumuz dünya bizim tek evimiz ve gidecek başka bir yerimiz yok. Ona sahip çıkmak bir dünya insanının en büyük görevidir.
Dünya düşündüğümüzden çok daha farklı ve şaşırtıcı. Yeter ki onu anlamaya, tanımaya çalışacak cesaretiniz olsun. Farklılıklardan öğrenebileceğimiz şeylerin bir sınırı yok. Bu nedenle okumalı, çalışmalı, tanımalı ve anlamalıyız. Unutmayın ki yarın, dünyanın her yerinde geçerli kaliteye sahip olanların olacaktır.