Küçükken annem ve babam sık sık iş seyahatine giderdi. Bu zamanlarda da ben sürekli babaannemlerde kalırdım. Babaannemle birlikte oyunlar oynar, onun yaptığı kurabiyeleri yerdik. Ancak onun yanında geçirdiğim zamanlarda yapmayı en sevdiğim şey onun yanında oturup onun çocukluğunu dinlemek olurdu.
Babaannem her seferinde bir kitaptan bahsederdi. O kitap ona annesinden kalmıştı. Annesinin o kitaba çok önem verdiğini ve kendisinin de önem vermesi gerektiğini söylediğini açıklıyordu bana. Ancak babaannem de benim gibi bir türlü nedenini anlayamamıştı. Ayrıca kitap anormal bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Babaannem bana o kitabı bulmamız gerektiğini söylüyordu ama çocuk aklı ya ben çok umursamamıştım.
Bir gün bir rüya görmüştüm. O rüyada tanımadığım ancak aynı babaanneme benzeyen bir kadın bana kitabı bulmam gerektiğini söylüyordu. Bunları söylerken de benim zihnime kitabın nerede olduğunu işaret eden yerlerin resimlerini yolluyordu. Kütüphane ya da kitabevi gibi bir yerdi burası. O sırada tam mekanı söyleyecekti ki alarmım çalmıştı. Hayal kırıklığıyla kalkıp okula gitmiştim. Dönüşte ise babaanneme uğrayıp gördüğüm rüyayı anlatmıştım. Babaanneme uzun kahverengi saçlı, ince uzun yüzlü, ela gözlü, aynı ona benzeyen bir kadın gördüğümü söyleyince babaannemin gözleri doldu. İşte o zaman aklıma geldi o kadının babaannemin annesi olabileceği. Babaanneme sorar gözlerle baktığımda beni onayladı. Daha sonra annesinin benim zihnime kitabın bulunduğu yerin resimlerini gönderdiğini söylediğimde babaannem artık kitabı bulmanın zamanının geldiğini söyledi. Kitap iki elden aransa iyiydi ancak babaannem onu arayabilecek kadar enerjiye sahip değildi. Ben de iş başa düştüğü için boş zamanlarımda kitabı arıyordum.
Gördüğüm resimlerden anladığım kadarıyla kitap özel bir yerde değildi. Birçok kitabın içinde büyük ihtimalle kalabalık bir yerdeydi. Ki bu da işimi zorlaştırıyordu. Yaşadığımız çevrenin yakınlarındaki bütün kütüphane, kitabevi, sahaflara baktım. Kalabalık yerlere baktığım için biraz vakit alıyordu. Daha sonra babaannemlerin yaşadığı çevrenin yakınlarındaki yerlere baktım. Ancak sonuç farklı değildi. Kitap bir türlü bulunmuyordu. Bir ara babaanneme bu konuyu annemlere de söylemeyi, böylece daha çabuk bulunabileceğini söyledim, bana sert bir şekilde çıkıştı. Babaannem kitap hakkında bir şey bilmediğini söylüyordu. Peki neden bana bu kadar sert çıkışmıştı? Kitabın gizemi gittikçe artıyordu.
Kitabı aramaya devam ettim, pes etmedim. O sırada babaannem rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı. O daha da kötüleşmeden kitabı bulup ona vermeliydim. Sonra aklıma babaannemin küçükken yaşadığı yer aklıma geldi. Taksimin biraz uzağında oturuyorlarmış. Babaannem söylemişti bir keresinde. Sonra belki kitap oralardadır diye düşünüp o çevrelere bakındım biraz da. O çevreden de bir şey çıkmamıştı. Ancak en sonunda aylardır aradığım kitabı sonunda Taksim’in arka sokaklarındaki bir sahafta buldum. Bir an önce kitabı alıp eve geldim ve aynı gün içinde kitabı okumaya başladım. Kendimi tutamamıştım. Hem babaanneme kitabı biraz da olsa özetleyebilirdim.
23. sayfaya geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir not buldum. Ancak notu okuyamıyordum çünkü Türkçe değildi. O anda aklıma babaannemlerin Hırvatistan’dan göçtükleri aklıma geldi. Büyük ihtimalle bu not Hırvatça idi. Babaanneme götürürsem belki o okuyabilirdi ve böylece merakımı giderebilirdim. Annemi arayıp babaannemi görmeye gitmek istediğimi onların ne zaman geleceğini sordum. Annemler ise eve varmak üzerelermiş ve eve çıkmadan direk hastaneye gidebilecekmişiz.
Heyecanla kitabı aldım çantama koydum. Yanıma babaannem ile fotoğraf çekineyim diye fotoğraf makinesi de aldım ve aşağıya annemlerin yanına indim. Hastaneye vardık ve babaannemin odasının olduğu kata çıktık. Ancak içeri baktığımızda içerisi babaannemin tanıdığı doktorlarla doluydu ve hepsinin gözleri yaşlıydı. Babaannem kitabın sırrını çözemeden aramızdan ayrılmıştı.