Ankara’da soğuk çoktan başlamıştı. Hava kapalıydı rüzgar yaprakları uçuşturuyor, havadaki kapkara bulutlar sanki insanların başına toplanmıştı. İnsanlar aceleci tavırlarla işlerinden evlerine yetişmeye çalışıyorlardı. Yorucu bir gün daha geride kalmıştı. Bense eve gittiğimde kendimi direk yatağa attım. Düşüncelere dalmıştım ki gözlerimi sabah açtım, her taraf bembeyazdı sanki Ankara çarşafa bürünmüştü. Çocukların neşeli çığlıklarıyla uyanmıştım Ankara’ya bir kere daha aşık oldum, kar bu şehre çok yakışıyordu. Dünkü kasvetli havadan hiçbir eser kalmamış, aksine insanlar gülüyor, kardan adamlarını süslüyor, kar topu savaşı yapıyorlardı
Hazırlanıp dışarı çıkmam yarım saatimi aldı. Diğer kızlar gibi makyaj yapıp o kadar önem vermezdim görünüşüme. Çok fazla arkadaşı olmayan ancak asosyal de olmayan bir kızdım. Benim düşüncem ne kadar az insan o kadar mutlu bir hayat demekti. Maddi durumu iyi olan bir ailenin çocuğuydum. Ailem en iyi okullarda, en iyi eğitimi almam için ellerinden geleni yapıyorlardı. Annem de babam da çok iyi iki doktordu hatta kendi hastaneleri bile vardı. Benden istedikleri şey aile mesleğini devam ettirmemdi ancak doktor olmak benim ilgimi çekmiyordu. Onlar için önemli olan hangi mesleği istediğim değildi. Önemli olan hangi meslekte daha çok para kazanıp ünlü olacağımdı. Hayatın ünlü olmak veya paradan ibaret olmadığını anlatamıyordum.
Hastaneye geldiğimde etrafta bir telaş vardı. Özellikle acil kısmı hastanenin en hareketli bölümüydü. Oraya gittiğimde her yerde kanlar içinde yatan insanlar vardı. Kardan dolayı arabalar kaymış ve kazalar meydana gelmişti. Bense olduğum yere çakılı kalmış olanları seyretmekle yetiniyordum. Etrafımdaki hemşireler acil kan arıyor fakat bulamıyorlardı. Kanı uyan varlıklı ailelerden kimse kan vermek istemiyor, kazada yaralananların ölümünü seyrediyorlardı. Durmadan yeni yaralı ve yaralı yakını geliyordu. Bütün hastanede kan bulabilmek için anonslar yapılıyordu ama bulunamıyordu. Olay artık hastane sınırlarını da aşıp kalabalık olan bütün yerlere taşmıştı. Metro istasyonlarında, alışveriş merkezlerinde, küçük butiklerde…
Bu anonslardan kısa bir süre sonra yavaş yavaş insanlar kan bağışlamak için yollarını değiştirmiş, harekete koyulmaya başlamışlardı. Üstelik bu insanlar o kadar da varlıklı kişiler değillerdi. Beni asıl şaşırtan şey ise bu insanlar bunu para karşılığında yapmıyorlardı. İstedikleri tek şey hayat kurtarmaktı fakat o varlıklı ailelerden kan bağışları karşılığında ne kadar para alacaklarını soranlar bile çıkmıştı.
Paranın her kapıyı açtığını söyler durur insanlar. Hatta sağlığın bile. Haksız olduklarını söylemiyorum ama para biriktirmek yerine sırtımı yere getirmeyecek insanlar biriktirmeyi tercih ederim her elini uzatana görünüşe göre hüküm vermeyin;zengin bir kalp,ucuz bir ceketin altında olabilir.