En ideal yönetim şekli, temsili demokrasi olarak da adlandırılan cumhuriyet midir? İnsanların bir süreliğine kendilerini yönetecek olan kişiyi seçip yönetime dahil olduğu, milletin egemenlik hakkını seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı? Yoksa içinde oligarşiyi, monarşiyi, meşrutiyeti ve daha bir çok yönetim şeklini barındıran diğerlerinden biri mi?
Birkaç insanın fikirleriyle başlayalım, Celal Şengör’ün Aristo’yu da arkasına alarak monarşiyi demokrasiden üstün tutması ve “Sen yüksek mahkemenin atamasını politikacıya yaptırırsan, o yüksek mahkeme istediğin kadar bağımsız değildir. Monarşi bağımsızdır, tamamen bağımsızdır” demesi, veya Benjamin Franklin’in bir sözü: “Demokrasi iki kurt ve bir kuzudan oluşur. Yemekte ne yiyeceklerini oylarlar.”. Peki bu sözlerin lanse ettiği düşünce biçimlerinin ardında ne yatıyor? Bu ve bu tür insanlar böyle şeyler öne sürerken Atatürk cumhuriyeti ne için bu kadar sahiplendi? Birinci soruyu cevaplaması oldukça basit, cevap güvensizlik. Ancak insanoğlu sosyaldir, bu topluluk şeklinde yaşadığımız anlamına gelir, ve topluluk olarak sürdürülecek sağlıklı bir yaşam bazı koşulları gerektirir. Bu koşullar kısaca güven, saygı, sevgi ve sabır olarak sıralanabilir. Bu koşulların sağlanması için gereken koşul da eğitimdir.
Eğitim, genelde akıllarda direkt ilkokul, ortaokul, lise, üniversite olarak canlanan olgu. Bu tabii ki doğru değil. Eğitim, öğrenimle birebir bağlantılı, şahsen insanın zorla verilmesi değil alması gerektiğini düşündüğüm şey. Hayatın her anında olan şey. Gözlemleme aracılığı ile bazen bir olay, bazen hayatımızdaki bir insanın kendisi olabilir eğitim. Yukarıda sorduğum ikinci soruya dönecek olursak, Atatürk cumhuriyeti bu kadar sahiplendi çünkü Türk milletine güveniyordu. İnsanlığa güveniyordu. Kendini beğenmişlik, kötücüllük, çıkarcılık gibi riskleri göz ardı ederek ipleri bizim elimize verdi, ve dedi ki “Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”. Bence yapılacak en doğru şeyi yaptı, şimdi bunu doğru şekilde kullanmak da bize kalmış.
Peki neden doğrudan demokrasi değil de temsili demokrasi yani cumhuriyet? Doğrudan demokrasi demek halkın egemenlik hakkını bizzat, bir aracı olmadan kullandığı yönetim biçimidir. Aslında kulağa güzel gelebiliyor olsa da insanlık buna henüz hazır olmayabilir. Bunun önündeki engeller ise nüfusun çok olması ve her insanın kafasını hayatta kalmaya çalışmaktan kaldıramayışı gibi şeylerdir.
Diğer yönetim biçimlerinden ve neden doğru olmadıklarından da kısaca bahsetmek gerekirse, öncelikle en kötüsü tek kişili yönetim biçimi diyebilirim. Bütün yetki tek kişinin elinde olduğu zaman her şey bir kişinin hata yapmasına veya hastalıklı denebilecek bir düşünce biçimine sahip olmasına bakıyor demektir. Oligarşideki gibi eğer her şey bir grup tarafından kesin emirlerle yönetiliyorsa, her şey yine o insanların çoğunluğunun menfaatçi tavırları olup olmadığına, nasıl düşündüğüne dayanır. Sayısız bireyden oluşan bir halk başa geçmiş bir veya birkaç insanın yaptıklarından sorumlu tutulmamalıdır. Son olarak bahsedeceğim şey ise, belki de en önemlisi, insanların güç ile olan etkileşimi. Bilindik bir sözden yolla, büyük güç büyük sorumluluklar getirir, ve herkes bu sorumlulukları kaldıramayabilir.