Baskın Olan…

İtalya’da yapılan bir araştırmaya göre insan hayatına hobilerden çok fobiler yön vermekte. Tabi bu durum, birçok insana göre değişkenlik gösterir diye düşünmek daha doğru olur. Çünkü kimi insan vardır; normalde korku yaratmayacak bir nesne ya da aktivite ile karşılaştığında aşırı bir korku duyar ki buna fobi denir. Kimi insan vardır; yaşamında aşırı korku duyacağı bir durum olmadığından hayatın zevklerini ilgi alanları üzerine yoğunlaşarak çıkarabilir. Her zamanki uğraşlarının dışında, sadece iyi vakit geçirmek amacıyla severek yapılan, dinlendirici vakit geçirme yoluna da hobi denir.

“Hobiler mi yön verecek hayatınıza, fobiler mi?” diye sokaktan geçen insanlara sorsanız cevapların durumu ne kadar göreceli bir halde bıraktığını görürdünüz. Bir tarafta ağır basan aşırı bir korku, hatta bu insanlar korkularının yersiz olduğunun da bilincindedir. Ancak bu korkularını engelleyemedikleri için de günlük yaşamlarını sürdürmekte epey güçlük çekerler. Bu korkular yüzünden, istedikleri şeyleri gönüllerince yapamadıkları için içleri buruk ve toplum tarafından tepki aldıkları için de mutsuz olan insanlardır onlar. Bu soruyu onlardan birine sorsanız cevap olarak; tabi ki fobiler, diyecektir. Şöyle bir örnek vermek isterim: Komşumuz Bahar teyzenin kedi fobisi var. Kedi gördüğü yerde koskoca kadın çocuk gibi çığlık atıp kaçmaya başlıyor. Bir düşünün; ülkemizin başıboş hayvan cenneti bir yer olduğunu hesaba katarsak, Bahar teyzenin huzur içinde kedi korkusu olmadan sokakta yürümesi, bir yazlık kafe ya da lokantada oturması, tatil planlaması gibi hayatın içindeki bu olayları, korkusunu göz ardı etmeden ele alması imkansız bir durum onun için. Bir de toplum tepkisini de hesaba katarsak Bahar teyze tüm yaşamını bu fobisine göre planlamak zorundadır diyebiliriz. Bahar teyzenin hayatını net bir şekilde fobisi yönlendiriyor.

Diğer tarafta ise bir ya da daha fazla hobiye gönül vermiş ve yaşamını o şekilde planlamış insanlar var. Aşırı korkunun verdiği hissiyatı bilmesine olanak yok çünkü böyle bir duygusu yok, yaşamadı. Bu insanlara da şöyle bir örnek verebilirim. Adil amca ve eşi bahçe ve toprak işlerine o kadar meraklıydı ki; oturdukları apartman dairesini satıp, şehir merkezine uzaklığına bile aldırmadan bahçeli bir ev alıp yerleşti. Gönlünce domates, biber, fasulye ekip yetiştiriyor, yan tarafta da ortanca ve leylakları büyütüyor. Adil amca ve eşine sorsak eminim onlarda diyecek ki hayat kısa, insan yapabildiği kadar sevdiği şeylerin peşinden gitmeli.

Şimdi bana sorarsanız bence iki tarafta haklı kendince ama sebep için diyebilirim ki: İnsandaki baskın olan duygu hangisi ise yön verme hakkına o sahip oluyor.

(Visited 78 times, 1 visits today)