Bir elimde kahve diğer elimde dosyalarım vardı gene ayrılamıyordum onlardan ama ne yapacaktım bu benim hayatımdı. Her sabah kalktığımda şehrin kalabalığına uyanmak artık beni fazlaca yormuştu en kısa sürede pılımı pırtımı toplayıp gidecektim fakat daha bitirmem gereken bir sürü üniversite işi vardı. Yıllardır okuyordum okumasına da anlatmakta bir başka oluyormuş onu anlamıştım. Manhattan’a bakarken insanları inceliyordum, küçüklükten beri yapardım bunu. Çok sürmeden kahvemi bitirmiştim, üzerimi giydim ve yavaşça okula doğru yol aldım.
Okula vardığımda oradan oraya koşan üniversite öğrencilerini seyrediyordum aynı zamanda da gülümsüyordum. Odama geçtiğimde ise masamın üstünde bir zarf gördüm. Hemen yanına gidip zarfı açtım, kimden geldiği belli değildi ama İstanbul için uçak biletiydi. Bir işkolik olarak hemen endişelendim çünkü daha benim işlerim bitmemişti. Arkasından İstanbul’daki en yakın arkadaşım aradı. Beni çok özlemiş geçen konuştuğumuzda da dayanamamış, bilet almıştı. Bu benim için çok da kötü bir haber değildi doğrusu işim olsa bile oraları çok özlemiştim ya, bu bile beni 10 saatlik yolculuğa götürürdü. Eve gidip bavul hazırlamam lazımdı ama daha izin alma işini bile halletmemiştim. Hemen gidip derslerimin olduğu günü başka bir arkadaşıma devir ettim. Sonrasında da aceleyle eve gittim.
Eve girdiğimde köpeğim beni karşıladı, bir an da durmuştum onu nereye bırakacağımı düşündüm sonuçta bir haftaydı. En sonunda onu da götürmeye karar vermiştim. Küçük olduğu için de uçaklar sorun çıkarmıyordu. Bavulumu açtım ve içine çok özenmeden bir şeyler attım ve içten içe aileme sürpriz mi yapsam diye düşünüyordum çünkü benim için şimdi fazlaca hazırlık yapacaklardı. Onun için şimdilik söylememeye karar verdim. Bavulum neredeyse hazırlamıştım. Biraz dinlenmek için yatağa geçtim, elime uzun süredir okuyamadığım kitabımı aldım. Kitap çok heyecanlıydı fakat benim okumaya zamanım kalmıyordu. Ben bunu yanıma alayım da uçakta bol bol okurum diye düşünürken kapı çaldı ve gelen çok sevdiğim komşumdu. Balkona geçirdim onu hemen kahve yapıp ikramlık bir şeyler getirdim. O bu huyumu çok severdi. Uzun süre sonra ikimizde esnemeye başlamıştık artık. Saate baktık ve dört saattir burada konuşuyorduk. Onu yolcu ettikten sonra her şeyimi baştan kontrol ettim. Eksik yok gibi gözüküyordu fakat her zaman olduğu gibi oraya gittiğimde bir eksik çıkardı.
Yatağa başımı koyduğumda bazen ani kararların insana ne kadar iyi geldiğini düşündüm. Küçükken annemlere ettiğim sözler aklıma geldi. Sanki onları hiç özlemeyecekmişim gibi konuşuyordum fakat çok özlüyordum. O zamanlar yaşımız gereği küçücük şeyleri kafaya takıyorduk tabii. Uyumalıydım artık çünkü yarın hasret kapıları uzun da sürse kapanacaktı.