Çok yorgun hissediyordum. Nefes alışlarım ve verişlerim düzensizdi. Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atarken bedenimi kontrol etmekte zorlanıyordum. Artık bacaklarımı hissetmiyordum. Yürüyemeyecek kadar bitap düşmüştüm. Kendimi sonu olmadığını düşünmeye başladığım yemyeşil ormanın içine attım. Siyah mavi ve turuncunun muhteşem uyumu muydu bu kusursuz gökyüzünün rengi yoksa sadece bir hayal mi?
Güneş her zamankinden daha geç doğdu bugün. Sabah saat altı sularında kahvemi ve elimden asla düşürmediğim kitabımı elime aldım. Hızlı adımlarla şu dünyada en sevdiğim yer olan terasıma gittim. İşte o an kendimi en huzurlu hissettiğim anlardan biriydi. Güneşin doğuşu, kitap, kahve, sessizlik…
Telefonumun sesi bütün sükuneti bozmakla kalmadı içimi de ürpertti . Telefonumu elime aldığımda gizli bir numaranın aradığını gördüm. Açıkçası ilk başta garipsedim ama sonra içimi büyük bir korku kapladı. Banka olabilme olasılığının farkındaydım ama çok fazla gerilim, korku kitapları okuduğum için psikolojik anlamda tüyler ürpertici bir olay olabileceğini tasarlıyordum kafamda. Önce açmamayı düşünmedim değil. Ama içimdeki merak mantığıma yenik düştü. Telefonu açtım ve isteksiz bir sesle ”alo” dedim. İlk başta hiç ses gelmedi ve o anda elim ayağım boşaldı ve ne yapacağımı bilemedim. Sonrasında değişik ve büyük olasılıkla bir memeli hayvanın çıkaracağını düşündüğüm hırıltı sesleri duydum. Ardından ”kimsiniz sanırım yanlış kişiyi aradınız.” Diye kekeledim. Tüylerim ciddi anlamda diken diken olmuştu. Ardından sesinden cinsiyetini anlayamayacağım birkaç cümle kurmuştu ama tam olarak ne söylediğini anlayamamıştım;
Yukarı bak.
Sakın arkana bakma.
Kapını aç
Şeklinde üç cümle kurmuştu. Son olarak da evimin arkasındaki yemyeşil görünen ve mis gibi papatya kokan ormandan bahsetmişti. Sanki bana talimatlar veriyordu. Elimi kontrol edemedim ilk başta. Hat aniden kesildiğinde içimden yardıma ihtiyacı olabileceğini geçirdim. Sonra koşarak kapımın önüne gittim. Kapıyı açmamla birlikte en son gördüğüm şey siyah giyinimli yaklaşık 1.80 boylarında bir adamdı.
Ayılmaya başladığımda başımda aşırı derecede acı verici bir ağrı hissettim. Gözlerimi açtığımda ise gördüklerime inanamadım. Simsiyah bir odanın içinde kapana kısılmıştım. O sırada açık bir pencere dikkatimi çekti. Hemen çıkmak için farklı yollar denemeye başladım. Uzun denemeler sonucunda odadan çıkmayı başarmıştım heyecandan elim ayağım birbirine giriyordu. Dışarı çıktığımda gördüğüm manzara karşısında şoke oldum. Burası evimin arkasındaki ormandı. O sırada siyahlı adamın bana doğru var olan gücüyle elinde bir bıçakla koştuğunu gördüm. Korku kat sayım 4 kat daha fazlalaşmıştı. Ben de var olan gücümle ormanın derinliklerine attım kendimi O kadar yorulmuştum ki ellerim ve ayaklarımı hissetmiyordum. Çok yorulmuştum. Ayaklarımı hissetmiyordum. Ve bir anda kendimi yerde buldum. Ayaklarımı ve ellerimi hissetmeme sebebimin 3 kez atar damarıma saplanan bıçak darbeleri olduğunu anlamam birkaç dakikamı aldı. O an görebildiğim tek şey namütenahi gökyüzüydü.