Bırakmasaydın Bizi

Kuş cıvıltılarıyla uyanmama rağmen evden çıkana kadar beni bulmayan sorun yoktu. Sabah beşte evden çıkmış olmam gerekirken ancak altıda çıkabildim. Evden çıktığımda sokaklar bomboştu. Bomboş. Hafta sonu saat altıda  sokaklar niye dolu olsun ki diye düşünmedim değil. Ama bir farklıydı bu sabah. Arabaya bindiğimde anahtarların çantamda olmadığını farkettim. Eve gidip alacaktım ama bugün bir farklılık vardı sanki. Her zamankinden daha dağınıktım bugün.  Eve giderken evin anahtarını cebimde ararken olanları düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Kapıyı açtığımda ise daha büyük bir sürpriz! Kendi evimde tanımadığım birden fazla yüz sanki sokakta olması gereken herkes bizim evdeymiş gibi. Gözlerim kararıyor ve yere düşüyorum.

Uyandığımda başımda yedi sekiz kişi duruyor hepsinin elinde sopa var biri hariç patronları falan olmalı diye düşünüyorum ama daha çok mafya babasına benziyor. Bu düşüncenin gerçek olmamasını istemiyorum ama bir yandan da beynim beni bu bıyıklı mafya babasıymış gibi korkutuyor. Aklıma sadece soru soracakları geliyor ama neyin hakkında ve ne soracakları hakkında hiçbir fikrim yok sadece gelecek her soru için kendimi doğru cevabı vermeye hazırlıyorum. İçeri iri yapılı siyahi bir adam giriyor gözünde gözüklerle epey bir havalı gözüküyor ama ne yazık ki bir o kadar da güçlü gözüküyor. Adamın attığı her adım sanki benim kafama sıkılan bir kurşun gibi geliyor öyle bir korkuyorum ki sanki benim her uzuvumu kopartıp en sonunda öldürüp cesedimi nehire atacaklarmış gibi geliyor.

İri adam yanıma geldiğinde elini omzuma koydu ve nerede dedi ben de ne nerede dedim neyden bahsettiğimi biliyorsun deyip bir yumruk attı. Gözümün tam altına. Muhtemelen morarmıştır. Ama bunun daha sadece başlangıç olduğunu biliyordum. Hemen neden bahsettiğinizi söyleyin, hemen doğruyu söyleyeceğim, dedim. Dalga geçme bizimle dedi ve bir yumruk daha patlattı birden bağırdım ve bağırmamdan on saniye sonra bir ses çığlık attı. Ses, sanki benim sesimi duyduğuna sevinçli ama acı çektiğim için de ağlamaklıydı. Kimin sesi olduğunu anlamak için biraz daha bağırdım. Bu sefer ‘oğlum’ diye bir  çığlık geldi ve bir anda ağlamaya başladım bağıran annemdi.

Siyahi adam baban nerde deyip bana bir yumruk daha attı. Babam dedim o bizi yıllar önce terk etti hangi cehennemde olduğu umrumda değil dedim. Bir yumruk daha attı ama artık yumruklara alışmıştım, burnum kırılmış olmalıydı. Tokyo dedim Tokyo’da ona söz vermiştim asla nerde olduğunu kimseye söylemeyecektim ama annemin daha fazla acı çekmesine izin veremezdim söyledim. Babam beni üç saattir yumruklayan adamların paralarını ve uyuşturucularını çalmış. Adamlar evimizi terk etti. Beş dakika sonra babam beni aradı ve ‘söyledin mi?’ dedi. ‘Evet!’ dedim. ‘Korkak velet diye bağırıp, küfür ederek telefonu kapattı.

Tabii ki söyleyecektim bugün başıma ne geldiyse o herif yüzüden geldi ve hayatımdan en az on sene eksiltti.

 

 

(Visited 70 times, 1 visits today)