İyi Ki Atatürk

 

Sıradan bir gün. Hava yine soğuk, gökyüzü yine gri. Yine evden çıkıyoruz babamla, annem ve kız kardeşlerim evde kalıyor. Babam sokağın başındaki okula bırakıyor beni. Beni bıraktıktan sonra onun nereye gittiğini bilmiyorum. Tek bildiğim akşama elinde bir ekmek ve bir testi su ile geldiği. Annem onun bizim için para kazanmaya gittiğini söylüyor. Tabi o yaşta inanıyorum ben de. Fakat şimdi kendime sorduğumda, bir insan nasıl olur da tüm gün çalışıp sadece ekmek ve su alabilir?

Tüm günün yorgunluğuyla okuldan çıktım. Eve yürürken yağmur başladı. Birkaç dakika sonra şiddetini arttırınca bir evin balkonunun altına girdim. Bir süre orada bekledim fakat yağmur durmadı. Tam oradan çıkacakken yağmurun sesini bastıran bir ses duydum. Sanki birçok insan toplanmış bir şeyi kutluyor gibiydi.  Oraya gitmeye karar verdim, belki sığınacak daha güvenli bir yer bulurdum. Koşa koşa vardım oraya. Gerçekten de birçok insan birisinin etrafına toplanmış,  kucaklaşıp konuşuyorlardı. Olayı anlamak için biraz daha yakınlaştım. O sırada babamı gördüm. Hemen yanına koştum ve ona burada neler olduğunu sordum. Ulu Önder’imizin Ankara’ya gelişini kutladıklarını söyledi. Doğru… Babam kaç gündür bunun için hazırlık yapıyordu. Onunla tanışmak istediğimi söyledim. Biraz daha yürüdükten sonra durduk. 27.12.1919. Gördüm Atatürk’ü, oradaydı. Derin maviliklerde halkı selamlıyordu. Hemen koştum yanına. Sarıldı bana. Hayatımın en değerli 3 saniyesiydi. Mucizelere inanmam ama o an yağmur kesildi. Birden güneş gülümsedi bize ve gökkuşağı saldı kendini yeryüzüne. İnanıyorum ki o gün şans bize güldü.

Her günümü, her başarımı o günü düşünerek geçirdim. Tek amacım onun için bir şeyler başarmaktı. Tek amacım onun önderliğinde yeni bir ülke kurmaktı. Her şekilde mükemmel bir ülke… Ve bunu başardık da. Cephede askere ihtiyaç olunca savaşa gittik, gerektiğinde de cephane taşımaya yardım ettik.

Hayatımın sonuydu o savaş, Büyük Taarruz. Sonunda Yunan işgalini durdurup atağa geçtiğimiz savaştı o. Yavaş yavaş yeni ülkemizin temelini attığımız zamanlardı. Türk halkı sevinçliydi. Biz de öyle. Başımızda Mustafa Kemal, dimdik yürüyorduk. Kendimizden çok emindik. Öyle olmalıydık tabi. Daha ötesini görebilmeyi isterdim fakat önemli olan gelecek nesillerdi. Kalbime bir ok gibi saplanan mermiyle gözlerimi kapadım. Hani derler ya insan öldükten sonra hatıraları gözünün önünden bir film şeridi gibi geçer diye. Doğruymuş cidden ama benim tek gördüğüm şey o gündü, Atatürk ile tanıştığım gün.

(Visited 96 times, 1 visits today)