Zaman akışının hızı herkese göre an içinde farklıdır. En basitinden bir örnek vermek gerekirse aynı anda derste olan ile dışarıda arkadaşlarıyla eğlenen bir öğrenci için zaman farklı geçer. Bilimsel bir şekilde kanıtlamak gerekirse şöyle bir örnek gösterebiliriz:
David Eagleman kişisel zaman algımızın ne kadar esnek olabileceğini görmek için bir deney tasarladı. Deneğin zaman algısını çarpıtan zekice bir deney. “Basıldığında ışık parlaması oluşturan bir tuş hayal edin. Şimdi küçük bir gecikme ekliyorum. Böylece tuşa bastığınızda ışık parlaması saniyenin onda biri geç oluşacak. Beyniniz bu gecikmeye alışır. Beyniniz davranış yapıldığında duyusal tepkilerin beklenenden biraz daha yavaş olduğunu anlamaya başlar. Beyin kendini ayarlamaya başlar ve hareket size eş zamanlı görünür. Şimdi gecikmeyi kaldırırsam, yani tuşa basıldığında hemen parlama oluşmaya başladığında, parlamanın siz daha tuşa basmadan oluştuğuna inanırsınız. Şizofrenide de olan şey tam budur, Bir davranış ortaya koyar ve der ki: “O ben değildim. Buna sebep olan benmişim gibi hissetmiyorum”.
Anlaması biraz zor biliyorum ben de yazarken tekrar tekrar okuyarak zor anladığım bir konu. Benim kendi düşüncelerime geldiğimiz zaman, ne zaman gülüp eğlensem zaman kelimenin tam anlamıyla ”akıyor”. Zaten genelde de bu böyledir ne zaman eğlendiğiniz bir ortam olsa daima zamanın nasıl geçtiğini anlamadan çalan telefon sesi ile annenizin ”Neredesin oğlum?” diye telefondan gelen sesi bir olur. Ben işte tam bu tür ortamlarda zamanın en hızlı geçtiği ortam olduğunu düşünüyorum. Yani tam olarak betimlemek gerekirse. Herhangi bir mekanda burası dışarısı parktaki bir bank veya park caddesindeki herhangi bir yerde olabilir. Çünkü önemli olan yani asıl zamanın hızlı geçmesindeki faktörlerin en büyüğü sevdiğin insanların yanında olması. Gerçekten sevdiğim kardeşim dediğim arkadaşlarım, ailem, minnoş kız arkadaşım. Hepsiyle birlikteyken ayrı hızlı zaman geçiyor. Bittikten sonra gerçekten saniye saniyesine özlediğim arkadaş ortamları özellikle vazgeçilmezlerden.
Genellikle bizim evin terasında buluştuğumuz, ki artık soğuduğu için havalar terasta rahatça orada oturamıyoruz bu yüzden genellikle park caddesinde oturuyoruz. En sevdiğim arkadaşlarımın yanında ise olmazsa olmazlardan biri de ya çekirdek kola ya da bira fıstık ikilileri. Hangisi el veriyorsa kapar ve muhabbete başlarız. Genelde toplanma amacımız birinin kız arkadaşı yada başka insanlardan yediği kazıkları anlatıp hepimizi gaza getirmek üzerine de kuruludur. O anlatır herkes dinler sonuna kadar heyecanla. Tabii bu sırada kahkaha kıyamet bir muhabbet. Yani şöyle diyeyim, konu aldatma olsa bile bir yol bulup onu eğlenceli hale getirebiliyoruz. En sevdiğim yanı da bu aslında. Her zaman birlikte eğlenebiliyoruz. Bence gerçekten birileri ile eğlene biliyorsan gerçekten çok şanslı bir insansın. İşte bu anlattığım sohbet ortamları gerçekten bana göre zamanın en eğlenceli ve hızlı geçtiği anlar. Hep en sonunda ”iyi ki varsınız” diyorum hepsine çünkü gerçekten iyi ki varlar. Sevdiğin insanlarla beraber olmak bana kalırsa Dünya’daki en büyük zenginlik.