ANAHTAR

Nedir şu insanların hayatları boyunca sahip olmak istedikleri, elde etmek için para kazandıkları, sonra o parayı harcadıkları, bağ kurdukları, bağlarını kopardıkları, hayatlarını temeline oturttukları mutluluk? Zenginlik midir insanı mutlu yapan, yoksa fakirlik mi? Aile mi daha çok mutlu eder kişiyi, yalnızlık mı? Eğlenmek midir bu “mutluluk” denen ve her kapıda asılı duran kilidin anahtarı, yoksa sıkılmak mı? Düz düşünene bunların cevabı çok basit, halbuki bunlardan hiçbiri gerçek cevap değil, ne bana göre ne de Paulo Coelho’ya…

Hayatı ikiye ayırıp somutlaştırdığınızı düşünün: birincisinde ailesine bağlı bir çocuk, diğerinde ise yetişkin bir birey. İlk bakışta elbette çocuk olmayı seçerdi herkes, oradaki “bağlı” kelimesini umursamadan. Çünkü herkesin gözüne gökkuşağından bir perde iner “bağlanmak” deyince. Bunu iyi bir şey sanır insanlar. Aileme çok bağlıyım, bu işe çok bağlandım derken övündüklerini düşünürler. Oysaki acziyet göstergesidir bu, fark etmese de hiç kimse bu bir zayıflıktır, insanın kendine çok keskin sınırlar koymasıdır. Sevdiğiniz birinden aldığınız bir hediyeyi kaybettiğinizi düşünün, kahrolursunuz. Bütün gün suratınız asık gezersiniz. Bunun yerine sevmediğiniz, bağlı olmadığınız birinden aldığınız hediyeyi kaybettiğinizde olacakları bir hayal edin. Kendinizi üzmek aklınızın ucundan bile geçmez. Yani bir şeye bağlı olmak, sizi üzülmeye mahkum eder. Az önceki ailesine bağlı çocuk ve yetişkin birey üzerinde şimdi tekrar düşünün. Siz onlara bağlıyken onların izni dışında hiçbir şey yapamazsınız, özgür olamazsınız. Bağımsız bir birey olduğunuzda ancak gerçek mutluluk nedir anlarsınız.

“Kendinden başka bir şeye ne kadar çok bağımlı olursan o kadar az mutlu olursun. Mutluluk kendine yetebilmektir.” diyor Paulo Coelho. İşte hayatın özeti. Aslında hepimizin kilitlerinin şifresi bu, çok basit bir algoritmadan oluşuyor: Mutluluk ve bağlılık ters orantılıdır, az bağlıysan çok mutlu, çok bağlıysan az mutlu. Şimdi gelelim en baştaki örneklere de ne kadar yanlış yaptığımızı görelim. Mutlu olmak için para kazanıyoruz ve bu bizi paraya, işe, patrona bağlı kılıyor. O parayı da bir güzel, zevklerimiz için doya doya harcıyoruz, bu da bizi yine paraya, lükse bağlıyor. Bağ kurmak zaten başlı başına bahsettiğimiz hatanın kendisi. Peki ya bağ koparmak? İşte doğru cevap! Ancak burada yanlış anlaşılmaya çok müsait bir nokta var: Kast ettiğimiz bağlar sizin arkadaşlık bağlarınız, aile bağlarınız değil. Kendinizi yokluklarında öldürecek kadar mahvedeceğiniz ve mutlu olmak varken içinize ördüğünüz anlamsız duvarlar yüzünden hayatı kendinize zindan edeceğiniz bağlardan bahsediyoruz. Ve böylece tekrar en başa dönüyoruz: Nedir mutluluk?

Kendine yetebilmektir. Bir şeylere başlamadan önce izin almamaktır. İstediğiniz bir şeyi yapmak için bir başkasını beklememektir. Kendi aklını kullanmaktır. Toplumun asla değişmeyen katı yargılarına kulak asmamaktır. Özgün, özgür olmaktır mutluluk, bağımsız ve hür bir hayatı, dünyaya bir daha gelmeyeceğini bilerek doyasıya yaşamaktır.

(Visited 165 times, 1 visits today)