Cinayet büroda çalıştığım beşinci yılımdı. Son birkaç haftadır hiçbir şey olmuyordu. Bu her ne kadar iyi bir şey olsa da, benim sinirimi bozmaya başlamıştı. Üstüne kafa yorabileceğim hiçbir konu yoktu. Resmen bomboş oturup bir cinayetin işlenmesini bekliyordum. Aniden bir apartmanın yedinci katında bir cinayet işlendiği haberi gelmişti. Birden o kadar heyecanlanmıştım ki, sanki bu cinayet gideceğim ilk olay yeriymiş gibi hissettim.
Yedinci kata geldiğimizde cesedin çürümüş, iğrenç kokusunu herkes alıyordu. Cesedin boynunun bir şeyle kesilmiş olduğu açıktı. Ama asıl ölüm sebebinin bu olduğunu düşünmüyordum. Cesedin kafatası çökmüş gibi gözüküyordu. Cesedi bırakıp evi incelemeye başladım. İncelemeye ise evin girişinden başladım. Şu ana kadar hiçbir şey bulamamıştım. Cesedin bulunduğu salonu incelemeye başladığımda salonda duran cam vitrin gözüme çarpmıştı. Vitrinin içinde bulunan tüm bardaklardan altı tane vardı fakat şarap kadehleri sadece dört taneydi. Şarap kadehlerinden bir tanesi koltukların önünde duran sehpadaydı. Ama yine de toplam beş tane şarap kadehi bulunuyordu. Bir tanesi kayıptı. Sehpadaki şarap kadehini olay yeri inceleme ekibine götürmelerini söyledim. En son ceset kullanmadıysa şarap kadehini, en azından cesedin ölüm saatine doğru o sıralarda yanında kim olduğunu öğrenebilirdik. Salonda duran büyük kitaplığa yöneldiğimde bir kitap dikkatimi çekti. Dikkatimi çeken kitap dışında tüm kitaplar tozluydu. Kitabı elime aldım ve sayfaları hızlı bir şekilde çevirmeye başladım. Dikkatimi çeken bir şey bulamamıştım kitabın içinde. Evin kalan kısımlarını inceledikten sonra herkes dağılmıştı.
Eve gittiğimde hala o kitabı düşünüyordum. Yarın tekrar olay mahaline gidip kitaba tekrar göz atmaya karar vermiştim. Kitap ile ilgili açıklayamadığım bir şey vardı, sanki bir şey kaçırıyormuşum gibi hissettiriyordu. Ertesi sabah erkenden olay yerine gittiğimde kitabın orada olmadığını gördüm. İlk başta telaşlanmış olsam da sonradan ekiplerden birsinin almış olabileceğini düşündüm. Dün benimle olay yerinde olan herkese sormuştum ama kimse kitabı almamıştı. Birisinin, kimseye fark ettirmeden bir şekilde eve girip kitabı aldığını düşünmeye başlamıştım.
Kitap kaybolalı aylar geçmişti. Artık yaşanmış olan cinayeti çözmeye kimse eskisi kadar uğraştıkları gibi uğraşmıyordu. Kayıp olan şarap bardağının salonun ortasında bulunan sehpadan koltuğun altına yuvarlanmış olduğu anlaşılmıştı. Yer ise halıyla kaplı olduğundan kırılmamış sadece uç kısımları çatlamıştı. Şarap kadehini kullanan kişinin adamın karısı olduğunu öğrenmiştik, kadını sorguya almış olsak bile hiçbir şey bulamamıştık. Otopsiden ise tam da beklediğim bilgiler gelmişti. Ölmüş olan adamın kafatası içeri göçmüştü. Ya adam kafasını ciddi ve sert bir şekilde bir yere vurmuştu ya da birisi adamın kafasına öldürmek istercesine bir şeyle vurmuştu. Boğazında oluşan kesikler ise metal, ip gibi ince bir şeyden boğazının sıkılmış olduğundan oluşmuştu.
Aylardır aradığım kitabı sonunda Taksim’in arka sokaklarındaki bir sahafta buldum. Aynı gün büyük bir heyecanla kitabı okumaya başladım. Yirmi üçüncü sayfaya geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir not buldum. Bu notu açmayı gerçekten çok istiyordum. Çünkü sahafta bulduğum kitap olay yerinde dikkatimi çeken kitabın aynısıydı. Olay yerinde bulduğum kitabın birincisi sayfasında kitabın kimden hediye edildiği yazıyordu. Sahafta bulduğum kitabın birincisi sayfasında da aynı şeyler yazıyordu. Notu açıp okuduğumda, notun aslında dolaylı yoldan cinayetin işleniş nedenini açıkladığını anladım. Bu notun ne demek istediğini anladığımda her şey yerine oturmuştu. Aslında bu not cinayeti kimin işlediğini de söylüyordu.
Cinayeti işleyen kişiyi ilk olarak sorguya aldık. Cinayeti işleyiş nedeni, öldürdüğü adamın işlerine karışıp engellemeye çalışmasıydı. Kitabı evden gizlice alan kişinin kendisi olmadığını da adam itiraf etmişti. Adamın eşi, kocası yakalanmasın diye kitabı bulunmayacak bir yere koymak istemişti. Kitabı saklamak yerine ise bir sahafa vermeyi tercih etmişti. Böylelikle adam cinayetten, eşi ise bir cinayeti örtbas etmeye çalıştığı için tutuklanmıştı. Yaşananların hepsi, her ne olursa olsun adaletin en sonunda yerini bulacağını ve ne olursa olsun her zaman adaleti savunmam gerektiğini hatırlatıyordu.