Uzun saatlerdir girmediğim sahaf sormadığım kitapçı kalmamıştı. Ayaklarıma kara sular inmişti adeta. Günlerdir aklımda tek bir şey vardı. O kitabı bulmak. Eski bir basım aradığım için kolay olmuyordu bulmak. Sahaflar da kitapçılar da artık daha güncel kitaplar satmaya başlamıştı. Nereye gittiysem, kime sorduysam aradığım kitabı bulamıyordum. Sabah evden çıktığımda şehir daha yeni yeni uyanırken şu an hava kararmaya başlamıştı. Koca İstanbul ‘da kimsede yok muydu bu kitap?
Eve yavaş adımlarla dönmeye koyulduğumda elime bir gazete parçası rüzgarla geldi. Eski, yırtık pırtık bir kağıttı. Bir iş ilanı. Tam çöpe atacakken arkasındaki yazıyı gördüm, bu yazıda çok eski bir sahafın adresi yazıyordu. Belki de kitabı orada bulabilirim umuduyla yarın ilk iş oraya, o sahafa gitmek olacaktı.
Aslında aradığım kitap benim daha önce okuduğum kitaplara benzemeyen türde bir kitaptı. Öyle ünlü bir yazarın ünlü bir kitabı falan da değildi. Sadece bu kitap son günlerde çok karşıma çıkar olmuştu. Sanki bütün dünya birlik olmuş ve evren benim bu kitabı okumam için elinden geleni yapıyordu. O kitap için içimden gelen sesler okumam gerektiğini söylüyordu. Kitabı bulamadıkça aklıma daha da takılmıştı.
Sabah martıların sesiyle huzurlu bir şekilde uyanmıştım. Taksim ‘de o sahafta kitabı bulacağım ümidiyle karşıya geçmek için vapura bindim. Şehir halkı gözünü daha yeni açmıştı. Etrafta aman aman bir kalabalık ise hakim değildi. Elimdeki ilanın adresine göre sahaf çok arka sokaklarda sessiz ve kuytu bir yerdeydi. Adresi bulduğumda çok heyecanlı bir şekilde kapıyı açtığımda karşımda gördüklerime inanamadım. Çok tozlu, salaş ve eski bir yerdi burası. Kimse yoktu ama arkadan sesler geliyordu. Bu kadar gelmişken geri dönemezdim değil mi? Yavaş adımlarla ilerledikten sonra arkası dönük bir beyefendiye seslenerek kitabın onlarda mevcut olup olmadığını sordum. Adam her ne kadar biraz mırın kırın etse de, ben her ne kadar adamın kitabı bulmasını bir bir buçuk saat kadar beklesem de haftalardır aradığım kitaba sonunda kavuşmuştum.
Elimde kitapla sakin sakin yürümeye başladım ve en sonunda kitabı okumak için oturacağım sevimli bir kafeye girdim. Sahibi olduğunu düşündüğüm yaşlı kadına gülümseyerek kafenin sessiz taraflarından bir yerine oturup kitabımı büyük bir umutla okumaya başladım. 23. sayfaya geldiğimde ise kitaba yapışık bir not vardı. Not kağıdında Turgut Uyar ‘ın çok sevmiş olduğum şiiri Biraz Daha ‘nın bir paragrafı yazıyordu.
“Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
Ne kadar acı geçmişsse yaşayacağız
Hepsini yeniden, bir bir dünyada
Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım
Acılardan ve hüzünlerden değil
Kaçmalardan ve korkulardan değil
Çünkü bir güçtür sıcaklığın kollarıma
Çünkü kanları, kanları, kanları hatırlarım
Çünkü ölülerimiz toplanacaktır
Ve yüceltilecektir bir mavide.”
SON