Hayatımızı şekillediren ögelerin yapmaktan keyif aldığımız aktiviteler olmasına dikkat ederiz. Peki hayatımızı yaşarken gerçekten önceliğimiz onlar mıdır?
Günlük hayatımızda nereye gideceğimiz, ne yiyeceğimiz, ne giyeceğimiz ve benzeri birçok şeyi ne kadar sevdiğimize ne kadar eğlendiğimize göre kara r vermeye çalışırız. Sevdiğimiz aktivitelerin arasından seçim yaparken neyi kıstas almalıyız? Bu sorunun cevabı bence sevmediğimiz her şey. Hatta bence sevmediğimiz veya olmasından rahatsızlık duyduğumuz olgular yani fobilerimiz sevdiğimiz işleri yapmamıza engel bile teşkil edebilir.
En basit örnek olarak bir sokağı kullanmamızı küçük bir köpek bile engelleyebilir. O yol bizim işimizi kolaylaştırıp bize büyük bir avantaj sağlasa bile bizi engelleyen faktörler bizim rotamızı belirler. Bunun gibi binlerce örnek vardır. Fobilerimiz hayatımıza yön veren en önemli faktörlerden biridir.
Annemin bir sözü vardır: “Korkularınla yüzleşmedikçe kıyıda kalmaya mahkumsun.” Fobilerimizi aşmak bizim elimizde ancak fobileri aşamamak da oldukça doğal bir durum. Zaten fobileri fobi yapan bizi etkileyiş biçimidir.
Fobiler, eskiden yaşadığımız bir travma sonucu, halk içindeki genel ruh hali veya tamamen farklı sebeplerden ortaya çıkabilir. Hatta ve hatta bazı inanışlara göre fobiler eski yaşamımızda nasıl öldüğümüze dair bilgiler verir bize. Çoğu inanışa karşı ters olmasına rağmen reenkarnasyona inanan insanlar için mantıklı sayılabilecek bir argümandır. Her şeye rağmen bilim adamları yaptıkları bir araştırmada gen aktarımı sırasında anıların da aktarıldığı hipotezini ortaya attılar. Henüz kesinliği kanıtlanmamış olsa da debüyük büyük dedenizin yaşadığı bir travma veya kötü bir anı sizi şu an rahatsız edebilir. Bazıları için inanılmaz olsa da bilim açısından olabilitesi oldukça yüksek.
Fobilerimizin hayatımızı tamamen yönetmesine izin vermeye korkaklık denebilecek olmasına rağmen fobilerinin hepsin fütursuzca aşmaya çalışmak da cesaret değildir. Çok cesur olmak bence her zaman övünülecek bir şey değildir. Kahramanlık her zaman cesareti gerektirmez. Eğer ormanın ortasında bir aslanla karşı karşıyaysanız fobilerinizi yenip cesur davranmaya çalışmak sadece aptallık olarak nitelendirilebilir.
Elbette ki demek istediğim fobilerinizi aşmaya kalkmayın ve hayatınızı tamamen sınırlayarak yaşayın değil. Fobilerimizi gerekli ölçülerde aşmalıyız. Mantık çerçevesinde doğru olanı yaptığımız sürece hayatımızı ne hobilerimiz ne de fobilerimiz yönetebilir çünkü biz hayatımızı artı ve eksileriyle tartarak ve düşünerek yaşamış oluruz. Bize efendilik yapan duygularımız, güdülerimiz veya bizi korkutan şeyler değildir artık. Bizi yaşatan sadece kendimiz oluruz ve bu bir insanın kendine yaşatabileceği en güzel olaylardan biridir. Hayatımızı fobilerimiz bile yönetse fobilerimizin bizim kararlarımızın önüne ne kadar geçebileceğine ancak ve ancak biz, kendimiz, karar verme kapasitesine sahip olmuş oluruz.
Kısacası fobiler hayatımızı hobilerimizden daha çok yönetme hakkına sahiptir çünkü sevdiğimiz şeyleri hayat kalitemizi düşürme pahasına yapmaya devam edersek bu sadece bize zarar verir ve gereksiz ve bir hareket olur.