Ankara’nın en verimli topraklarına sahip ilçelerinden birisi olan Ayaş’ın en iyi bölgesinde bahçeli çift katlı bir evimiz var. Gözlerinizi 1 dakikalığına kapatın ve sizleri eğlenceli bir ev turuna çıkarmama izin verin. Bir düşünün evinizin kapısını açar açmaz. Karşınıza mis gibi kokan çiçek kokusu, yem yeşil çimenler ve çimenlerin üzerinde duran babamın ve bizim büyük bir zevkle yaptığımız bir salıncak bulunuyor. Hazır salıncak konusu açılmışken yaklaşık 3-4 günde yaptığımız. Bu salıncağın en önemli özelliklerinden biriside: sağ taraftaki salıncağın hız ve sürat için olup, sol taraftaki salıncağın ise rahat ve konfor için yapılmış olmasıdır. Övünmek gibi olmasın ama yaptığımız salıncağı görenler hayran hayran bakmaktadırlar. Neyse biz turumuza devam edelim. Sıradaki durağımız basketbol potası. Evimizin arka bahçesinde bulunan basketbol sahasıyla ve potasıyla ilgili sizlere bir kaç bilgi vereyim. Babam bu potayı benim için özel olarak yapmıştır. Bu pota normal potalara göre 15 cm daha yüksektedir. Bunun nedeni ben maçlardaki potalara daha kolay basket atabilmem içindir. Yani bu özel potaya basket atmam için 15 cm daha yukarı topu atmam gerekiyor. Babam bu potayı yaptıktan sonra bana şöyle demişti. ”Oğlum bu potayı 15 cm daha yüksek yaptım. Eğer sen bu potaya basket atabilirsen diğer potalara hayli hayli atarsın.” Ben de bu sözden sonra ilk başta biraz endişelendim. Çünkü daha alçak potalara bilr zar zor atarken 15 cm daha yüksekteki bir potaya nasıl basket atacaktım. Babamla bu konu hakkında biraz tartıştıktan sonra anladım ki aslında babam haklıymış. İlk başta çoğu atışım kaçsa da zamanla potaya alıştım ve bundan sonra diğer potalara daha isabetli atabildiğimi farkettim. Kısacası bu yöntem işe yaramıştı.
Genellikle bu sahada ben ve kardeşim birlikte maç yaparız ve çok eğleneriz. Hatta bazen bize misafirler gelince babalar oğullara karşı maç yaparız. İşte asıl eğlence o zaman başlar. Maç sonrasında herkezin maksimum performansla oynadığı belli olur. Çünkü herkezin yüzü kan ter içinde olur. Ama maçların tartışmasız en hırslı kişisi benim gibi basketbol antrenmanlarına giden ve çoğu zaman büyüklerini örnek alan maç sonrasında hırstan ağlayan ve gerçekten yaşına göre çok iyi basket oynayan henüz benden altıyaş küçük olan ve benle aynı okula giden kardeşimdir.
Eveeet sıradaki ve son durağımız olan evimizin verandasına gelelim. Babam sizinde anladığınız gibi marangozluk işlerine çok meraklıdır. Her sabah saat 6’da kalkar ve 8’e kadar (bizim kalkış saatimize) kadar marangozluk işleriyle uğraşır. Örneğin annemin kırılan mutfak araç gereçlerini tamir eder. Kendisi yaptığı potayı, masayı, sandalyeleri, salıncağı ve en önemlisi olan verandayı babam büyük bir istek ve azimle yapmıştır. Ne yaparsanız yapın ama sakın ama sakın babama sen şunu hayatta asla yapamazsın gibi cümleler kurmayın. Eğer derseniz babam onu kafasına takar ve onu gerçekleştirene kadar vaz geçmez. Babam bir çok şey yapmıştır kendi hayatında. Ama bunların en iyisi ve haliyle en önemlisi olan verandadır. Misafirliğe gelenler verenda da yemek yerken gözleri hep yukarı (verandaya) bakmaktadırlar. Bu veranda o bildiğiniz sıradan verandalara benzemez. Bu veranda adeta verandaların babasıdır. Yani enazından benim için öyle. Evet sevgili okuyan kardeşlerim ve tabii ki değerli öğretmenlerim maalesef ki turumuz burada sona ermiştir. Sizlere tavsiyem eğer bir seyi başaramıyorsanız asla geri adım atmayın. Tam tersine üstüne üstüne gidin. Siz ondan değil o sizden korksun. Herkese iyi tatiller diliyorum. Güç sizinle olsun.