Hepimizin, herkesin en büyük sırlarını, mahremiyetini içinde sakladığı bir kalesi vardır. Her gün o kalenin içinde hayatlarımızı, geleceğimizi planlarız. Peki ya o en değerli kalelerimiz olmasaydı ne olurdu ?
Eğer hiç kimsenin birer kalesi olmasaydı, hayatımıza devam etmemiz çok zor olurdu ve eğer kalemiz olmasaydı, duygularımızı, kendimizi yaşayamazdık. İşte bu nedenle yaşam alanlarımızı, içinden kendimizi bulabildiğimiz kalelerimizi tasarlamak için var mimarlar.
Mimarlar, bana göre sadece bir ev ya da bina tasarımcısı değil aksine hayatın tasarımcılarıdır. Onlar aslında bizim oturacağımız evi değil ya da monoton çalışma binaları değil anılarımızı, yorgunluklarımızı, sevinç ve üzüntülerimizi içerisinde paylaşabileceğimiz renkli yaşam alanları kurmamıza yardımcı oluyorlar.
Kimi insan çok lüks yerlerden, kimisi ise daha basit yerlerden mutlu bir yaşam alanı hayal eder. Kimisi ufacık bir gecekonduda ya da apartman dairesinde mutlu olurken, kimisi de malikaneler, yalılardan mutlu olur. Ancak nasıl olursa olsun, nasıl seçilirse seçilsin hepsinin birer ortak noktası var: Mimarlar. Sonuçta yalıları da apartman dairelerini de tasarlayan mimarlardır.
Çoğu insana mimar deyince, bazen sadece ev tasarımcısı, bina tasarımcısı olarak akla geliyor ama aslında hep karıştırılıyor. Mimarlık sadece eserler ya da yapıtlar tasarlamak değildir. Mimarlarığın da bölümleri vardır. Örneğin peyzaj mimarlığı da bir mimarlık dalıdır. Bahçe ve doğa tasarımı ile ilgilidir. İşte tam bu yüzden mimarlar sadece düz binalar tasarlamaz, herkesin paylaşabileceği yaşam alanları yaratırlar.
Ben de ileride bir mimar olmak istiyorum. Mimar olunca ise öncelikli hedefim ve gayem dünyanın her yerindeki insanlara yaşam alanları yaratmak. Onlara kendilerini fark edebilecekleri, kendilerini bulabilecekleri kaleler, şatolar vb. birçok şey vermek istiyorum.
Ayrıca başka bir konuya da değinecek olursam, mimarlar yaptıkları ve tasarladıkları eserlerle hem kendilerini hem de o yerin kültürünü resmederler.Bu tür ressamlara birkaç örnek göstermek istiyorum: Zaha Hadid, Frank Gehry, Jean Nouvel, Antoni Gaudi ve Frank Lloyd Wright gibi önemli mimarlar kendilerini eserlerinde muazzam ve kusursuz bir biçimde ifade edebilen özel insanlardandır. Hepsi kendi kültürlerini ve benliklerini ortaya koyarak eserlerine yansıtmışlardır.
Bence bir insanın iyi bir mimar olabilmesi için özellikle hayalgücü ve perspektif düşünce becerisi gereklidir. Çünkü bir mimarın hayalgücü perspektif düşünce becerisi ne kadar gelişmişse, buna bağlı olarak eserlerine ya da projelerine yapacağı tasarı da değişime uğrar.
Kısacası, mimarlar yalnızca evler, binalar değil, kendi kişisel benliğimizi ve mahrem hayatımızı içinde bulunduran kalelerimizi ve yaşam alanları tasarlarlar. İnsanlar nasıl mutlu ise ona göre bir yaşam alanı hayal eder ve ona göre eserlerini bırakırlar. Mimarlar hayallerimizdeki muazzam yaşam merkezinin sunucusudurlar.