‘Yapay zeka.’ Dartmouth Konferansı’nda John McCarthy’nin ağzından çıkan bu sözler herkesi sarsmıştı. İnsanlar, bu sözlerin ne anlama geldiği hakkında fikir sahibi değillerdi. Merakla McCarthy’nin sözlerinin devamını getirmesini beklediler, ve bu çılgın bilgisayar bilimcisinin söyledikleri sadece şunlardı: “Öğrenme ve zekanın tüm özellikleri en ince detaylar ile tanımlanırsa, bilgisayarlar bunları simüle edebilir ve insan gibi düşünebilir.’’ İşte bu, yapay zeka olarak adlandırılıyordu.
John McCarthy, 2. Dünya Savaşı’nda askerlik yaparken matematik bilgisiyle Almanlar’ın şifrelerini çözmek istiyordu. Eğer bilgisayarlar için özel programlar yazabilirse, bilgisayarın insan gibi düşünebileceğine inanmıştı ve bu yolla şifre daha hızlı bir şekilde çözülebilirdi. Askerlikten sonra üniversiteden mezun olup doktorasını da yapınca bu fikri hayata geçirmeye karar verdi.
Aslında yapay zeka fikri yüzlerce yıl öncesine uzanır. O dönemlerdeki yapay zeka kavramı, henüz bilgisayarlar olmadığı için günümüzden çok farklıydı. İnsanlar, yüzyıllar boyunca hareket eden ve bazı işleri yapabilen basit robotlar üretmeyi hayal etti. Bazı Mısır ve Yunan efsanelerinde bu tür robotların eskiden yapıldığı anlatılır. Bu efsanelerin bir tanesinde Abbasiler döneminin tanınmış kimyacısı El Cabir’in akıllı robotlar yaptığı söylenir. Bu mekanik robotlar el ve kollarını oynatıp çeşitli enstrumanlar çalabilmektedir. Doğruluğu hala gerçekliğe kavuşmamış olan bu efsaneler, bize eskiden beri yapay zekaya sahip makinelerin yapılmak istendiğini gösterir.
Günümüzdeki yapay zeka ise eskilerden çok daha farklı ve doğal olarak çok daha gelişmiştir. Bir gün insalardan daha üstün bir zekaya sahip olabileceği söylenen bu yapılar, hayatımızı hemen hemen her alanda kolaylaştırmaktadır.
Günümüzde yapay zekanın en belirgin olduğu alanların başında otomotiv sektörü gelmektedir. Otomobillerin insan müdahalesi olmadan hareket edilmesi trafik kazalarının azalmasını sağlayacaktır. Sağlık alanında da çok önemli bir rol oynayan yapay zeka sayesinde tedaviler için çok daha pratik yöntemler bulunabilmekte ve hastalıklara daha erken teşhis konulabilmektedir. Güvenlik de yapay zeka ile önemli gelişmeler yaşamıştır. Sistem güvenliği birçok kişi için hayati önem taşıdığından erişim, ağ ve bilgisayarlarda yapılan işlemlerin kayıtları gibi birçok veri sayısal arşivlerde saklanıyor. Bu verilerin yapay zeka ile analiz edilmesiyle güvenlik tehditlerine karşı önlem alabilen programlar geliştiriliyor. Savunma sektöründe yapay zekanın kullanımı bir taraftan kaçınılmaz, diğer taraftan endişe verici bir durumdur. Yapay zeka sayesinde savunma güçleri daha az kayıp verecektir. Öte yandan insanları öldürmeyi amaçlayan robotlar etrafımızı saracaktır. Eğitimde ise öğrenciler yeni tekniklerle hem zamanlarını daha verimli geçirecek, hem de yeni şeyler öğrenmek onlara eğlenceli gelecektir.
Peki, yapay zekada korkmalı mıyız? Bu soruya cevap bulabilmek için iki terimin dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekir. Bu iki terim güçlü yapay zeka ve zayıf yapay zekadır. Zayıf yapay zeka bir tek alanda uzamanlaşan yapay zeka türüdür. Örneğin dünya satranç şampiyonunu yenen yapay zeka elmayla armudu ayırt edemez. Anatol Holt’un değimiyle ‘Bulunduğu odada yangın çıkmışken mükemmel bir satranç hamlesi yapabilecek olan bir bilgisayar.’ Güçlü yapay zeka ise, her konuda insan kadar zeki olan bilgisayar olarak tanımlanabilir. Stephen Hawking ve Elon Musk, güçlü yapay zekanın geliştirilmesi insan ırkının sonunu getirebileceğini söylüyorlar. Hawking, yapay zeka korkusunu şu sözlerle açıklıyor: “Yapay zekanın ilkel türlerinin son derece yararlı olduğunu çoktan gördük. Ancak tam kapsamlı bir yapay zekanın geliştirilmesi insanlığın sonu olabilir. İnsanlar yapay zekayı geliştirdikten sonra, bu tür bir zeka kendi yolunu çizerek kendini yeniden tasarlayabilir ve sürekli artan bir hızda gelişebilir.”
Fransız matematikçi ve filozof Rene Descartes, 1637’de insan gibi düşünebilen bir makinenin asla yapılamayacağını söylemişti. Fakat şimdiki yapay zekanın gücüne baktığımızda Descartes’in tamamen yanıldığını anlayabiliyoruz.