Sizce bir insanın geçmişiyle yüzleşmesi mi iyidir, ya da onu ardında bırakıp, hafızasını kaybetmiş gibi davranması mı? Her şey geçmişe dayanıyordu aslında. Kapanması gereken hesaplar daha kapanmamışken, her gün birbirlerine yenileri ekleniyordu. Basit bir mücadeleden, fırtınalı bir savaşa dönüşün öyküsüydü bu. Zamanın bana meydan okurmuşçasına yavaş geçtiği, zulum ve hüzün dolu yıllardı. Hala da etkisinden çıkabilmiş değilim.
Her şey on yıl önce başladı. Hala inanamıyorum. Olayların o raddeye nasıl geldiğini, onların gözlerimin içine baka baka bunu nasıl yaptıklarını aklım almıyor. Küçükken herkes gibi benim de hayallerim vardı. Benim hayallerim dokunulmazdı. Hep kimse hayallerimi engelleyemez, eninde sonunda bir gün gerçekleşir diye düşünürdüm. Sanki toz pembe bir cennetin içine düşmüştüm. O kadar çok pembe bulut vardı ki orada, mutluluktan gökyüzünün diğer tarafını görememişim. Ben, bu öyküde her zaman iyilik için savaşan yaralı bir melek olmuştum. Her şeyin başladığı o gün, insanlar sanki yüzlerine maske takmış gibiydi. Her biri çok yapmacıktı. Yüzlerinde gerçeklikten eser kalmamıştı. Sanki nefret dolu bakışlarını insanlara yöneltmeye ant içmişlerdi. Nefret dolu gözler, en iyi dediğim insanın bile, aslında içinde kör kuyular gizlediğini anlamamı sağlamıştı. On yıl kadar önceye yüzümü çevirdim. Şimdi her şey açığa çıkacak, gerçekler tekrardan gün yüzü görecek.
Üniversite yıllarımdaydım. Herkesin bahsettiği o güzel yıllar, bana cehennem olmuştu. O cehennem yıllar, etkisini yavaş yavaş gösterip, ortaya çıktığında etrafta bomba etkisi yaratıyordu. Üniversite tercihlerimi yaptığımda, içimde kötü bir his vardı. Çok saçma geliyordu ama gerçekmiş o hisler. Aslında yanılmamışım. Müzikle ilgileniyordum o zamanlar. Kendimi kötü hissettiğimde, başucumda bir piyanom, kemanım, gitarım olduğunu hatırlardım. Notalar bana terapi gibi gelirdi. Sanki her bir nota benim için yazılmıştı. O denli birbirimizi tamamlıyorduk. Üzüldüğümde, mutsuz olduğumda, en büyük sığınağım notalarımdı. Peki ya şimdi? Şimdiyse müzik duymamak için elimden geleni yapıyorum, sanki notalardan kaçmak istiyorum. Çok kötü bir his bu. Hayallerimi herkesin yaptığı gibi ben de insanlara anlatmaya bayılırdım. İnsanların gözleri ışıldarsa, hayallerimin gerçekleşeceğine inanırdım ve bir gün hayalim gerçekleştiğinde, o kişiye geçmişteki konuşmalarımızı hatırlatıp, ikimizin de yüzünde tebessüm olmasını isterdim. Ama hiçbir zaman öyle olmadı. Hep kendi dünyamda yaşadım istediklerimi. İstediğim olmadığında da dış dünyadan kendimi soyutladım.
Üniversitenin ilk günüydü. Doğal olarak herkes heyecanlıydı, hiç kimsenin gerçek yüzünü göstermediği zamanlardı. Hukuk okuyordum. İlk gün güzel geçmişti. Sonraki günlerde yavaş yavaş herkes arkadaşını bulmuştu. Ben de kendime denk sandığım insanlarla yoluma devam etmeyi seçmiştim. Bunun hayatımı etkileyebileceğini nereden bilebilirdim ki… Hayalim hukuk okurken kendime hobi olarak bir müzik okulu açmaktı. İnsanlar bunu duyduklarında, çok mutlu oluyorlardı. Arkadaşlarım dediğim şahıslar hariç. Sanki bir kuyudaydım. Sonu var mıydı ya da yok muydu onu bile bilmiyordum. Düşecek miydim, yoksa sonuna kadar bana rehberlik edecek birini mi bulacaktım bilmiyordum. Onlarla ilk karşılaşmamda garip şeyler hissetmiştim. İyilik ve kötülük kavramı ilk başta gözümde canlanamamıştı. Dedim ya, sanki sanal bir geçeklikteydim. Kandırılıyordum ama bundan zerre kadar haberim yoktu.
Onlarla samimileşmeye başladığımızda, sadece okulda değil dışarıda da görüşmeye başlamıştık. Aramızdan su sızmaz sanıyordum. Herkes birbirine sırlarını açıklıyordu. Hayallerini, hedeflerini… Onların söyledikleri belki de gerçek değildi ama benimkiler harfi harfine gerçekti. Belki de bu yüzden zayıf noktalarımdan beni kolayca vurdular. Ben o zamanlar onlara hayallerimi anlattığımda, ikisi de yüzlerine sahte maskelerini takıp ‘’umarım müzik okulu hayalin gerçekleşir de biz de açılışında oluruz.’’ Derlerdi. Bir gün, biz garip bir olay yaşadım. Okulun ilk yılı bitmek üzereydi. Üstümden büyük bir yük kalkmasının mutluluğunu yaşıyordum. Ancak bir engel vardı. Bir sunum… İki dost dediğim insan da biliyordu ki, bu sunum benim için çok önemliydi. Okulun en önemli sunumu denilebilir. Ben de herkes gibi aylarca o sunuma hazırlandım. Ancak iki dost dediğim şahıslar sunumu son haftaya bırakmıştı. Ben de saf gibi onların ödevine yardım ettim. Ben, onlar harıl harıl uyurken, geceleri uykusuz kaldım. Peki neden? Çünkü o zamanlar dostluğa, kardeşliğe inanırdım. Hep kendime derdim ki, ‘’onlar da sana zor zamanında yardım edecek. Senin dostlarına destek olman gerekir. Onların yanında ol.’’ Ben her zaman onların yanında oldum ama onlar hiçbir zaman bana destek olmadılar, yanımda olmadılar. Sunum günü gelmişti. Bana teşekkür bile etmemelerinin yanında, sunumum esnasında arkadan saçma cümleler söylediler. Beni rezil ettiler. Ama ben hocaya ikisinin sunumunu yaptığımı söylemedim. Daha bir sürü oyun çevirdiler arkamdan. Kendime hep ‘’bunları hak edecek ne yaptım?’’ Diye sordum. O günden sonra ikisiyle de konuşmadım. Hayallerime ve hedeflerime ulaşmak için çok çalıştım, çabaladım. Sonunda müzik okulumu açmayı başardım. Artık hem hukuk mezunuydum hem de kendi müzik okulumu açıp içinde öğrencilere kendi bilgilerimi aktarabilen bir öğretmen olmuştum. Çok mutluydum.
Açılışım hayatımın en önemli anıydı benim için. Malum şahıslar da bunu bildiğinden, o günü kaçırmayıp nefretlerini kusmak için gelmişlerdi. Benim için onlar gelene kadar her şey çok güzeldi. Bir açılış sadece, dediğinizi duyar gibiyim. O gün sadece bir açılış değil, hayatımın dönüm noktasıydı. Hazırlıklar yapıldı, açılış başladı. İnsanların tebriklerini duydum, sonra pastalar kesildi. Çok büyük emekler vermiştim o villa için, müzik aletleri için. Malum şahıslar, hayatımı mahvetmek için doğru anı beklemişler. Evet. Tahmin ettiğiniz şey oldu. Herkesin dışarıda olduğu bir anı yakaladıktan sonra, müzik okulunu yaktılar. Evet yanlış duymadınız. Emek emek kurduğum, yıllarca onun için hayaller kurduğum okul dakikalar içerisinde yandı, kül oldu. Geriye ailemden kalan, benim için manevi değeri olan müzik aletlerinin külleri kaldı. Düşünsenize, ailenizden size kalan tek şey onlardı ve siz, gözlerinizin önünde anıların, emeklerin yanmasına izin veriyorsunuz. Okulun yandığını dışarıdan gördüğüm an, gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Zaten küllere baktıkça ağlıyordum, bir de ikisinin gülmelerine takılmıştı gözüm.
O dakika ikisinin de karşısına geçip sorabildiğim tek şey’’ neden?’’ Oldu. Sonrası malum. Bayıldım ve gözlerimi açtığımda beni gerçekten destekleyen, kötü günümde yanımda olan dostlarımı gördüm. Adalet yerini bulmuştu. Malum şahıslar cezasını çekecekti ama benim içim hiçbir zaman rahat olmadı. Çünkü o olay aklıma geldiğinde müziğe olan nefretimin artmasından korkuyordum. O yaşananlardan sonra hayatıma gerçek dostlar katmak için elimden geleni yaptım. Siz siz olun asla yanlış arkadaşı seçmeyin. Hedefinizi ve hayalinizi kimsenin yakıp yıkmasına izin vermeyin.