Melodi

Cuma akşamları bom boş caddelerde delicesine koşmayı çok seviyorum. Kimsenin benim hakkımda ne düşündüğünü takmadan delice koşmak, koca bir haftada yaşanan her şeyi unutarak koşmak. Ve işte bu gün Cuma ve ben bu hafta yaşanan her şeyi unutmuş olarak koşuyorum, delicesine. Kulaklığımdan en sevdiğim şarkının melodileri geliyor. Koşuşum şarkının melodisine ayak uyduruyor. Ve kalp atış ritmim şarkının melodisiyle yılın düetine imza atıyor. 1.30 saate yakın koştum, boş bir banka oturdum ve yanımda koşuşan çocuklar, karşımda Ankara’nın güzel manzarası, oturduğum bankın altındaysa annesine sığınarak uyuyan bir kedi yavrusu vardı. kulağımdaki kulaklığı çıkardım ve şehrin muhteşem sesini dinlemeye başladım.

Parktaki iki çocuğun salıncak kavgası, eve gitmek istemeyen çocuğun babasına yalvarışı, pamuk şeker yiyen çocuğun sevinç kahkahası büyük bir uyum içinde ana caddeden gelen korna seslerine ayak uyduruyordu. Yan banktan gelen ağlama sesiyle kafamı o yöne çevirdim. Delicesine bağıran adam ve delicesine ağlayan kadın, bir müddet onları izledim birbirlerine yakarışları birbirlerine olan sevgilerinin aynasıydı ama onlar bunun farkında değildi. Çalan telefonumla irkildim, ekranı açtım Tuğçe arıyordu meşgule attım. ” Kızım sen ciddi misin?Çok merak ettim, hem senin burada tek başına ne işin var?” irkilmiştim kafamı arkaya çevirdim ve niye dermişcesine bir bakış attım. ”Moralim bozuk Deniz” bankın yanına doğru kaydım ve elimle otur der gibi hareket yaptım. Sakin sakin yanıma yaklaştı. ”Eee anlatacak mısın yoksa biraz daha susalım mı?” gözlerime baktı gözleri kızarmıştı ağladığı belli oluyordu. ”Aslında bir şey olmadı hani bilmiyorum ben hep böyleyim, hep hatalı olan benim, hep yalnız olan da benim” ne olduğunu anlatmayacaktı belli. ”Ne olduğunu anlatmıyorsun ama anlatma da” fısıltılı konuşmaya başladım ve ”Gök yüzüne bak mesela yıldızları düşün, sence de şu an kafaya taktığın şey ne olursa olsun çok değersiz değil mi. Hem bak böyle güzel bir manzarada moral bozmak hakaret değil mi?” sırıtarak kafasını yukarıya kaldırdı. Tuğçe ve ben 5 yıllık arkadaştık onu tanıyana kadar kimseyi kendime bu kadar yakın hissetmemiştim. ”hadi yıldızları bir şeylere benzetelim” kahkaha attık. ”İçindeki çocuğu ne zaman öldüreceğiz acaba” gülerek kafamızı yukarıya kaldırdık eliyle bir kaç yıldızı seçti ”Şimdi gözünü kapat, aç diyene kadar açmak yok” ”aç” gözlerimi açtığımda gördüğüme inanamadım. Seçtiği yıldızlar sol anahtarıydı ve ortadaki yıldız kaydı.”Dilek tut” diye bağırdı aniden. İrkilmiştim yine ‘yaşamak istiyorum acısıyla tatlısıyla içimizdeki çocuğu kaybetmeden yaşamak’

”Tuttun mu?” ”Evet” ”Ne tuttun?” ”Söylemem” ”Ya Deniz!” ”Efendim Tuğçe” sırtıma vurdu ”ahh yavaş ya” güldü, güldüm, güldük.

(Visited 183 times, 1 visits today)