Hayat acısıyla da tatlısıyla da güzel midir gerçekten? Küçüklüğümden beri her şeye iyi yönünden bakmaya çalıştım, tozpembe hayaller içinde büyüdüm. Nereden bilebilirdim ki pamuktan bulutlar içinde yüzerken birden fırtınaların bastırabileceğini. Dünyanın adaletsizliğini ilk fark ettiğim an adeta “dünyam” başıma yıkılmıştı. Hayallerini kovalama yolculuğundaki biri için oldukça kırıcı zamanlardı. Fakat hayatın acısının olduğu kadar tatlısının da olduğu bir gerçekmiş.
Okulların kapanmasının ardından 1 hafta geçmişti. Şehir yavaş yavaş boşalıyordu. İnsanların bir kısmı memlekete bir kısmı da tatile gitmişlerdi. Şehrin sokakları sessizdi, sakindi. Kulağıma sevmediğim bir parçanın sesi geline hemen şarkıyı değiştirdim. Bunun burada ne işi vardı ki? Neyse ki en sevdiğim şarkı varmış sırada. Dans ede ede ilerlemeye başladım sokakta. Bir anlık fazla kaptırmış olacağım ki bir ağaca sertçe çarpmamla dansım da kesilmiş oldu. Çarpmanın etkisiyle biraz sersemlemiş olacağım ki telefonumu elimden düşürmüşüm. Telefonu alıp ayağa kalktığımda ağacın üzerinde bir reklam broşürü olduğunu fark ettim. Ünlü bir yazılım şirketi yeni yazılımcılar arıyordu. Kolay kolay bulabileceğim bir fırsat değildi. Broşürü oradan çıkartıp cebime koydum ve evin yolunu tuttum.
Broşürü bulmamın üzerinden yaklaşık üç hafta geçmişti. Onlar için zorlu bir strateji oyunu hazırlamıştım. Ayrıca dolu dolu bir de CV yazmıştım. Başvurumun kabul edildiği gün adeta havalara uçmuştum. Şimdiyse içimde dolaşan heyecan dalgasıyla birlikte görüşmeye gidiyordum. Şirketin binasının önüne geldiğimde içimde tuhaf bir his vardı. Sanki olacakları önceden hissetmiştim. İçeri girdiğimde bana mülakata giremeyeceğimi başvurumu yaptığımda kontenjanın dolmuş olduğunu söyledi sekreter kadın. Böyle bir şeyin olması mümkün değildi. O zaman başvurum kabul olmazdı. Bu işte bir tuhaflık vardı. Benden hemen sonra bir kız geldi. Eski okulumdan tanıdığım biriydi. Kenarda ne yapacağımı bilmez sinirli bir halde otururken beni görmedi. Sekreterle konuşmaya başladılar. Kız benden bir gün sonra başvuru yapmış. Aralarında geçen konuşmayı biraz dinleyince anladım ki işin içinde çok çirkin şeyler varmış.
Hayatın adaletsizliğinin farkına vardığım ilk an… Biraz nefes almak için boş bir bank buldum çocuk parkında. Evet kulağımda çınlayan çocuk seslerini ayırt etmek güçtü ama zaten bunun bir önemi yoktu. Çocuklar fazla masumlardı bütün dünyanın bu çirkinliğinin karşısında. Bu düşünceler zihnimi meşgul ederken gözüm ona takıldı. Eski okuldaki bir öğretmenimdi. O da beni görünce koşup sarılasım gelmişti. Tuttum kendimi. Zaten o da bu tarafa geliyordu. Yanıma ulaşınca sarıldım ona. Baya uzun oturduk sohbet ettik o bankta. Bütün başıma gelenleri anlattığımda yüzünde iğrenir gibi bir ifade olmuştu. Oyunumu görmek istedi. Ona gösterdiğimdeyse çok hoşuna gitmişti. Benim için başka bir yazılım şirketindeki arkadaşıyla konuşmuştu. Birkaç gün sonra iş görüşmesine davet ettiler ve oyunu çok beğendiklerini söylediler. Böylelikle orada çalışmam için teklifte bulundular.
Meğersem her karanlığın ardından bir aydınlık gelirmiş. Bu olaydan iyi ders çıkarmıştım. Hayat acısıyla tatlısıyla güzelmiş.