Küçüklüğümden beri ağabeyim ile büyümüştüm. Henüz 6 yaşındayken babam trafik kazasında ölmüş annem ise bize tek başına bakamayacağını söyleyerek beni ve ağabeyimi yetiştirme yurduna bırakmıştı. Oradan sonra ise ağabeyimle çalışıp para kazanmıştık ve şu an dahil ağabeyimle yaşıyorduk. Küçüklüğümden beri olmak istediğim mesleğe kavuşmuş gazeteci olmuştum.
Ailemle ilgili şeyler ise travma olarak kalmış, arada sırada gözümün önüne geliyordu. Babamın ölüşü sebebiyle de ulaşım araçlarından genelde korkmuştum. Gidebildiğim yerlere yürüyerek gitmeye çalışır hiç olmadı otobüsü denerdim. Araba sürmeyi bilirdim fakat korkumdan dolayı çekinerek sürerdim. Derler ya hani yürüyerek daha hızlı giderim diye tam olarak öyle sürer ve fazlasıyla yavaş gitmeye çalışırdım. Etrafımdaki insanlarda bundan haberdar olduğundan pek bir sorun yaşamazdım.
Fakat o gün patronum aramış ve çok acil bir iş olduğunu söyledi. Bir sokakta ünlü birine karşı açılan silahlı saldırı. Hemen oraya gitmemi söylediği gibi evden koşar adımlarla çıktım yürüdüm yürüdüm ve en sonunda arabanın oraya ulaştım. Arabaya bindikten 10-15 dakika sonra yetişme zorunluluğumun ve de stresin verdiği etkiyle üstüme aniden gelen arabayı göremedim. Ne yaşadığımı bile anlayamadan gözlerim kapandı.
Gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift göz gördüm. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken koşar adımlarla uzaklaştı. Evet, hatırladım. Onu tanıyordum. Küçük küçük anılarla da hep aklıma gelse bakışlarını biliyordum. Hatırlıyordum yani o beni 6 yaşındayken bırakıp giden annemdi. Bir yanım ağabeyime söylemek isterken bir yanım da söylersem daha kötü şeyler olacağını belirtiyordu. Sonrasında ise dayanamayıp dışarı çıktım. Onu kapının önünde oturmuş ağlarken buldum.İlk önce ne olduğunu ve onun kim olduğunu sorsam da ise onun annem olduğundan kesin emin oldum. Yanından kalkıp onun kendini boşuna ağlamamasını, her şeyin olup bittiğini ve artık bunun bir çözümü olmayacağını onunla bir anne kız ilişkisi kuramayacağımızı belirttim. Bunlarla ağlaması çoğalırken koridorun başından aynı annem ve benim gibi bakışları gördüm. Ağabeyim gelmişti neler olduğunu sorduktan sonra fevri davranarak ayağa kalktı ve bunları yapmadan önce neden bizi düşünmediğini sorgulamaya başladı. Geçirdiğim kaza nedeniyle çok hızlı yürüyemediğimi bilen ağabeyim beni kucağına alıp yatağa bıraktı. Kapıyı hızlıca kapatırken kendi kendine söyleniyordu. Ve kapı kapandıktan sonra çıkan hıçkırıkla karışık ağlama sesleri biraz daha yükseldi. Hem benden geliyordu o sesler hem de 6 yaşında bizi terk edip giden biyolojik annemden. Herkes sakinleşene kadar susma kararı almıştı. Ben uyumuş annemin nerede olduğumu bilmezken gözlerimi açtım. Ağabeyim sessiz sessiz ağlıyordu. Belki de ilk kez onun ağladığını görüyordum ama işte ağlıyordu. Ağabeyim de sakinleşince konuşmaya karar verdik.
Kafeteryaya gidip annemi buldum her şeyi anlattı ya da bizi kandırdı. Ama ne olursa olsun bizim yanımızda olduğunu bize hissettirdi bu da ağabeyimle benim barışma isteğimizi uyandırdı. Elbette tek bir konuşmayla çözülebilecek bir sorun değildi bu fakat ona bir şans daha vermemiz gerektiğini fark ettik. Belki de ilişkimiz tam olarak oluşmayacaktı. Ya da o benim okumayı ilk söktüğümü, ilk aşklarımı bilmeyecekti. Fakat neden bundan sonrasını bilmek isterken ona izi vermeyelim ki?