Her gelişmiş ortamın spor veya sanatla bir çeşit ilişkisi olması dolayısıyla bir okulu geliştimenin yollarından biri, spor veya sanat alanındaki faaliyetlerinin olabildiğince verimli yürütülmesinden geçer. Okulların yönetim kurulu üyelerinin böyle bir mevzu üzerinde karar vermesi, yapılacak olan yatırım ve ayrılacak vakit göz önünde bulundurulduğunda hafife alınması pek olumlu bir netice vermeyecek olan bir süreçtir kanaatimce zira bir kurum olarak hem spor hem de sanat alanına açılmak bunların getirdikleriyle kendine özgüdür.
Arkadaş çevrelerinin genişletilmesi, yaşlanıldığında anlatılacak anılar toplamak, takım ruhunu iliklere kadar hissetmek, günün stresinden arınmak, hakiki potansiyelinin farkına varmak, gelecekte profesyonel hayatta işe yarayacak ilişkiler kurmak ve yurt dışında bir üniversite veya bir iş başvurusu için CV oluştururken cepte bir uğraşın bulunması bakımından hem spor hem de sanat faaliyetlerinde okulların öğrencilerini katılım göstermeleri açısından teşvik etmesi, iki tarafın buluştuğu ortak paydadır. Buna rağmen her iki tarafın tercih edilebilirliğine karar veren faktör, göreceli olan sağladıkları fayda miktarıdır. Okulun eğilimini buna göre belirlemek, öğrencilerin gelişim gösterecekleri yönleri bakımından alınacak bir inisiyatiftir.
Spor tarafını ele alalım: Öğrencinin ruhsal sağlığının korunumu açısından kesinlikle sanatla yarışan bir uğraştır. Bununla birlikte öğrencinin bir birey olarak rekabeti tecrübe etmesi, zirveye ulaşmak için yapması gereken fedakarlıkları görmesi, hedefe kilitlenmesi, ihtiraslarını dengelemesi, karakterini katı bir disipline uydurması, kötü alışkanlıklara karşı savunmasız olabileceği ergenlik döneminde kendini bilinçli bir şekilde koruması ve fiziksel sağlık anlamında ileriki yaşlarına yatırım yapması sporu seçmesi için ana sebepler konumundadır.
Sanat tarafından durumu inceleyecek olursak öğrencilerin gelişim çağında en çok ihtiyaç duydukları özellik olan özgüven gelmelidir aklımıza zira sanat, insanları bir araya getiren kavramlar arasında en ön sıraları kapmış konumdadır ki bu faktör de sanatla ilgilenen öğrencilerin özgüvenini sağlamlaştırmakta bir hazinedir. Sporda iyi olmak da aynı zamanda özgüveni güçlendirse de sanat, bunu sosyal zekaya hitap ederek yapar; hem öğrencinin vizyonunu geliştirerek hem de daha yırtık bir kişilik uyandırarak önüne çıkan fırsatları daha iyi değerlendirme yetisi aşılar ve hayatta başarılı olmanın bir nevi anahtarını verir.
Spor herkese gerek yaş, gerekse fiziksel yeterlilik açısından hitap etmese bile sanatın dallarında herkes kendinden bir parça bulabilir ve duygusal tatmin sağlayabilir. Tüm bu olumlu etkilerin öğrencilerden başlayarak nesilden nesile aktarılınca torunlarımızın daha uygar bir ülke içerisinde yaşama olasılıklarını hayal edin. Şahsen sanatın insanı şaşkına çevirecek kadar sihirli etkileri olduğunun farkına varınca sporun sanat ile mukayese edildiğinde biraz zayıf kaldığına dikkat etmemek elde değil. Sporun inkar edilemeyecek kadar yüce bir önemi olduğu su götürmez bir gerçektir, bu noktada tek engel hitap ettiği kitlenin yine büyük olmasına rağmen sanatınkine yetişememesidir bana göre. Bu karşılaştırmama bakarak herhangi bir okulun yönetim kurulu üyesi olsaydım oyumu bir sanat merkezi kurulmasından yana kullanırdım.
KAYNAKÇA:
Öne Çıkan Görsel: mica.edu
1.Görsel: capitaltennis.net
2. Görsel: globedancer.com
3. Görsel: sfopera.com
4. Görsel: zimbio.com
5. Görsel: ss.bing.com
6. Görsel: halesowen.ac.uk