Kendinizi yetersiz hissettiğiniz anları düşünün, herkesin yaptığı ve sizin yapamadığınız ya da yapmaktan hoşlanmadığınız şeyleri… İçine sığmanız gereken, şeklini alıp taşmamanız gereken kalıplara uymadığınızda duyduğunuz faydasızlık hissini düşünün. Bizi bu durumlarda çaresiz hissettiren şey gerçekten yeteneksiz olmamızdan mıdır, yoksa sistemin herkesi aynı kaba koyup başarılı olmalarını bekleme çabasından mıdır?
Aslında herkes birer dahidir. Ama siz bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir, demiş Albert Einstein. Günümüz insanlarının çoğu kendini bu sözdeki yeteneksiz balıktan farksız görüyor. Fakat bunun altında yatan sebebin yetenekle hiçbir alakası yok. Her birimizin hayatı birbiri ile aynı olmaya zorlanmış bir sistem içerisindedir. Bunun en basit örneği ise eğitim sistemi. Herkesin okuldaki en büyük amacı yüksek not almak ve çevresinde düzgün bir imaja sahip olmak. Çünkü eğer dersleriniz kötüyse sanatta ya da sporda olan başarınızla kimse ilgilenmez. Çünkü sistem herkesin ders çalışıp yüksek not almaya programlanmış robotlar üretmek üzerine kuruludur ne yazık ki. Düşüncelerimizin sınırlarına bile o karar verir. Onun için hayaller, idealler, özgün düşünceler ve yetenekler önemli değildir. Sizin fikirleriniz ile ilgilenmez ve herkesin aynı olması gerektiğini düşünür. Bir doktorun tüm hastalarına aynı reçeteyi verdiğini düşünelim. Etrafımız hasta insanlarla dolu olurdu. Bunun, içinde bulunduğumuz durumdan hiçbir farkı yok maalesef. Bu da demek oluyor ki değişim, artık yeterli ve anlamlı olmayan bu sisteme olabildiğince kısa zamanda uğramalı.
Herkes yapamayacağı şeyleri yapmaya zorlanıp yapabildiklerinde kendini geliştirme konusunda engelleniyor ve bu insanların kendi istedikleri yolda ilerlemelerine izin vermiyor. Böylece toplum sıradanlaşmaya, birbirinin aynısı olmaya başlıyor. Bir kişiyi yapamadığı bir şeye yapmaya zorlayıp iyi olduğu işten vazgeçmesini beklemek zaman ve emek kaybından başka hiçbir işe yaramıyor.
Eğitim sisteminin yanı sıra aileler de gençlerin ilgi alanları ile ilgilenmiyor ve mutlu olacağı işi yapmaktansa toplum tarafından saygınlığı daha yüksek ya da daha çok para kazanabilecekleri meslekleri seçme konusunda onları zorluyorlar. Veya kendilerinin sahip olamadığı, yaşayamadıkları hayalleri çocuklarına uyarlayıp başarılı olmalarını bekliyorlar. Fakat kimse çocukların ya da gençlerin aslında gerçekten ne istediğini merak bile etmiyor.
Sisteme karşı koymak sadece bizim elimizde. Bunun için herkes kendini, yeteneklerini ve yapabileceklerini keşfetmeye başlamak zorunda. Hayatın koyduğu kurallar ve çizdiği sınırların içine sığamamak hiçbir şey için ölçü değil. Çünkü hiçbirimiz başarısız ya da yeteneksiz değiliz. Harekete geçmediğimiz takdirde bir doktorun herkese aynı ilacı verdiğinde olduğu gibi hepimiz hasta, mutsuz olacağız ve farklılıklarımız ortadan kalktığında sıradan bir robottan bir farkımız kalmayacak. Unutmamalıyız ki başarabileceklerimizin sınırı yoktur. Bunun için ihtiyacımız olan tek şey hiçbir balığın artık ağaca tırmanmaya zorlanmadığı bir dünya…