Hepimiz sağlıklı ve mutlu bir yaşantımız olsun isteriz ve yedikçe de mutlu oluruz. İstediğimizi yer ve içerken aynı zaman da vücudumuzun zarar görmesini istemeyiz. Çünkü biliyoruz ki eğer sağlığımıza dikkat etmezsek günlük yaşantımızda zorlanırız. Hepimizin gitmesi gereken bir okulu veya işi var. Yediklerimize sürekli dikkat etmeliyiz. Bunu yapabilmek için de her zaman doğal olanı tercih etmeliyiz. İşin kolayına kaçmamalıyız. Örneğin fast-food ya da marketlerden aldığımız dondurulmuş gıdalar ilk başta ne kadar tatlı ve albenili gözükse bile taşıdığı kanser riski çok fazladır. Bazen gıdaların paketine bile hayran oluruz. Evde yemek yapmak yerine dışarıdan bir şeyler yemeyi tercih ederiz. Yemeğe koymak için normal bezelye yerine dondurulmuş bezelye alırız. Bu seçimlerimiz ise bizi sağlıksız yaparak birçok hastalığa davetiye çıkartmaktadır.
Peki paketlenmiş gıdaları, fast-food yemeyi mi bırakacağız? Hiç sanmıyorum. Bu gıdalar dünyaya öyle bir yerleşti ve köklerini dünyaya öyle bir sardı ki bu da işimizi zorlaştırdı. Geçmişte büyük annelerimiz her şeyin tazesini üretip yedikleri için birçok hastalıktan kendilerini korumuşlardır. Doğal olarak Sağlık Bakanının işi o dönemlerde çok kolaydı. Sağlık Bakanı olarak ben doğal besinlerin tüketimini sağlamaya yönelik çalışmalar yapardım. Lise çağındaki çocukların ders programında sağlıklı beslenme adı altında bir ders konulmasını sağlardım. Mesela derste yoğurt yapımını gösterirdim. Okullarda öğrencilere; paketlenmiş gıdalardaki besinlerin birçoğunun bozulmaması için içlerine bazı kimyasal maddeler koyulduğunu ve bu sayede o yiyeceğin uzun süre bozulmamasının sağlandığını deneylerle anlatılmasını sağlardım. Yiyeceklerin yapısıyla nasıl oynandığını anlatan kısa filmler ve reklamlar hazırlayıp, halkın bilinçlenmesini sağlardım.
Aldığımız hazır gıdaların nerede ve nasıl yapıldığını halkın görmesini sağlardım ve bu sayede doğal ürünlere olan talebi artırırdım. Kullandıkları malzemelerin ya da hazır gıdaları yaptıkları yerin temiz mi kirli mi olduğunu birçoğumuz bilmiyoruz. Ve bu da kafamızda bir soru işareti oluşturuyor. Televizyonda bir kanalı izlerken şeker bayramı öncesi bir çikolata fabrikası görmüştüm ve çikolatayı yaptıkları ortamı görünce midem bulanmıştı. Bu olay maalesef ki bazı restoranlarda da olabiliyor. Sağlık bakanı olarak bu tip yerlere sürekli denetim yapardım.
Bunların yanı sıra Sağlık Bakanı olarak , Tarım Bakanı ile birlikte ortak projeler yürütürdüm. Çünkü bu iki bakanlık birbirine sıkı sıkıya bağlı. Tarım Bakanı gıda maddelerinde gerekli denetimleri yaparsa en azından gıda maddelerinden kaynaklı hastalıkların önüne geçilebilir. Sorunun çözümünü en başta ele almak, öngörülü olmak ve sonuç odaklı çalışmak Sağlık Bakanı olarak benim öncelikli görevim olmalı. Tabi ki insan faktörünü de göz önünde bulundurmalı ve sağlık konusunda bilinçlendirmek en baştaki görevim olacaktır. Yeni doğmuş bebeklere anne sütü değil de market raflarının üzerindeki besinleri verip; 0-3 yaş arası çocuklarda lösemi artışı olduğunu duyurup veryansın etmek son derece yanlış olur. Sonuç olarak doğal olan gıda maddelerini hayatımıza geri almalıyız. Sağlık Bakanı olarak da gerek medya yoluyla gerekse yaşantımla buna örnek olmalıyım her daim.