Yaşanabilir bir dünya nasıl olur sizce? Bunu duyduğumuzda çoğumuzun aklına ilerideki gelişmiş teknolojinin zararları; insanlar, araçlar, fabrikalardan dolayı atmosferin zarar görmesi, dünyanın bunun gibi nedenlerden dolayı fazla ısınarak buzulları eritip gün geçtikçe hayvanların nesillerinin tükeneceği ve bunlara alınıcak önlemler geliyor. Fakat aslında bunun beraberinde ilerideki çocuklarımıza bırakacağımız dünyada, yaşam alanlarının yavaş yavaş tükenecek olması dışında yaşadıkları insanlarla olan ilişkilerinden doğacak karmaşadan ve içimizdeki yavaşça tükenen kibarlık, hoşgörü, güven gibi duygular olmadan geleceğe yaşanılabilcek bir dünya bırakılması çok daha zor aslında.
“İnsanlar iyilikte, on dört yaşında oldukları gibi kalsalardı, dünyanın görünüşü başka olurdu.” demiş Albert Schweıtzer. Sözünde bireylerin ergenlik çağlarındaki davranış biçimlerindeki halleriyle yaşayarak meydana çıkacak sorunların insan ilişkileriyle kökten başlayarak zincirleme olarak savaşlar vs. ile devam ederek bunun sonucunda dünyanın doğal dengesinin de bozulabileceğini vurgulamış bence. Bu konuda ona katılıyorum. İnsanların içindeki saygı, sevgi kibarlık, barış dünya için en kök çözümler. Siyasette, halk arasında, arkadaşlıklarda sorunların bunlar olmadan çözülmesi insana çok zor geliyor. Daha kendi aramızdaki sorunları gideremeden dünyayı somut anlamda yaşanabilir yapmak da oldukça zor. Bunun için yavaşça tükenen saygıyı dünyayı bırakacağımız çocuklarımıza aşılamalıyız.
Yaşamanın kolaylığı ilk olarak çevredeki barış,huzur ve düzenle başlar. Aslında en küçük gruptan başlarsak kendi çevremizi örnek verebiliriz. Gittiğimiz bir misafirlik, otobüste veya durakta daha ilk kez gördüğümüz tanımadığımız bir kişiyle olan iletişimimiz gibi. İnsanlarla barışçıl bir şekilde gerginlik olmadan bilmediğimiz bir şeyi saygı çerçevesi içinde sormamız karşıdan gelen tepkiyi de olumlu etkileyecektir. Bu yüzden her şey etkileşim içindedir. İnsanların içindeki bu pozitif enerjinin aktarılması gibi sorunlar nasıl zincirleme doğuyorsa zincirleme bir şekilde son bulması da muhtemel olabilir. Böylece insanlarla iletişimimizin kolaylaşmasıyla birlik olup dünyayı geleceğe daha iyi hazırlayabiliriz.
Hiçbirimiz çocuklarımıza savaş alanına dönmüş bir dünya bırakmak istemeyiz. Yaşanabilir dünya da böyle bir dünya olmalı aslında. Savaş alanlarında harab olmuş ve silah tutuşturulmuş o küçük ellere, çalışmak için ve hayatın zorluklarına katlanmak için daha fazla erken. İsteklerine ulaşmaları bizden daha zor. Sadece biz değil bu zorlukları çeken küçükler de bizim gibi haklara sahip olmalı. Bu nedenle yaşanabilir bir dünyanın herkes için yaşanabilir olması gerek. Onlara, ihtiyaçları olan yaşamı sağlama şansı gelecekte bizlerin elinde olacak.
İnsanlığın kendi içerisindeki karmaşalarımızdan sonra sıra dünyanın yaşanma ömrünü uzatmada. Fakat tüm insanlar arasındaki kendi sorunlarımızı halletmeyle harcadığımız zaman dünyayı ve hayvanları kurtarmak için belki de çok geç olacak. Kökten başlayarak düzene sokabileceğimiz halde fırsatı elimizin tersiyle itip süreyi yıllarca uzatmamalıyız. Bu yüzden çok geç olmadan ikisini aynı anda halledebilmeliyiz. İlk olarak aklıma fazla gelişmiş teknolojinin zararları geliyor. Hayatta birçok yerde karşımıza çıkabiliyor çünkü. Bunun için, yapılan bazı bilim-kurgu filmleriyle ve dizilerle bunun bilincini önceden aklımıza koyuyorlar. Çok geç olmadan…