Gözlerimizi dünyaya açtığımız andan itibaren yaşadığımız toplumun getirdiği, belirli kurallardan oluşan bir düzen içerisine gireriz. Her toplumun kendine ait, kimi geçmişten gelen kimi ise sonradan oluşan özellikleri, gelenekleri, örfleri ve adetleri vardır. Bu nedenle farklı toplumlardan olan insanların çeşitli durumlara karşı verdikleri tepki değişiklik gösterebilir.
Yaşadığımız toplum ve bu toplumun insanları benim bugüne kadar gördüğüm ve tanıdığım farklı milletlerin insanlarına göre çok daha yardım sever ve cana yakınlar. Örneğin zor durumda olan bir insan gördüklerinde, hiç tanımamalarına rağmen yardımına koşacak birçok kişi var. Ayrıca olumsuz bir durum söz konusu olduğu zaman hızlıca bir araya gelip bunun karşısında duran bir milletimiz var. Bu da toplumumuzun sahip olduğu merhamet duygusunu gösteriyor.
Geçtiğimiz yaz gittiğim İngiltere seyahatinde karşılaştığım bazı durumlar beni hem şaşırttı hem de kimi zaman mutlu edip kimi zaman üzdü. Eğer bu toplumu bizimki ile karşılaştıracak olursam, onların bizden daha özgür yaşadıklarını söyleyebilirim maalesef. Çünkü bizim toplumumuzda büyük ölçüde yer alan “Elalem ne der?” düşüncesi özgürlüğümüzü her alanda kısıtlıyor ve başkalarının vereceği tepkilere göre yaşamaya başlıyoruz. İstediğimiz gibi konuşamıyor, istediğimiz kıyafeti giyemiyor, gönlümüzce hareket edemiyoruz. Mesela herkesin ortak bir düşünceye sahip olduğu bir konuda farklı bir düşünceye sahipsek bunu ifade etmek ve savunmak her zaman çok kolay olmuyor. Çünkü toplum baskısı bizi belirli bir çizgi içinde yol almaya itiyor ve kendimiz olmamıza izin vermiyor. Özellikle son birkaç yıldır toplumumuzun farklılıklara, özgür ve özgün ifadelere, içinde bulunduğumuz koşullara karşı yapılan eleştirilere karşı son derece tahamülsüzleştiğini düşünüyorum. Bu durum bizi her alanda kısıtlıyor maalesef. Avrupa ülkelerinde ise bu durum biraz daha farklı. Kimse kimsenin hayatına karışmıyor ve yaptığı şeyleri yargılamıyor. Hatta bırakın yargılamayı hiçbir insan sizin ne yaptığınızla dahi ilgilenmiyor. Bu da “elalem” baskısını yok ediyor ve insanlar başkalarının düşünceleri ve yorumlarıyla uğraşmak zorunda olmadan özgürce yaşayabiliyorlar. Fakat bu durum bazen gereğinden fazla bir hal alabiliyor. İngiltere’de insanların bazı durumlara karşı biraz fazla umursamaz olduklarını gördüm. Örneğin sokağın ortasında iki kişi kavga ederken uzunca bir süre kimse bir şey demeden sadece izlemeyi tercih etti, sonrasında ise bu tartışma saldırı aşamasına geldiği zaman bir kişi müdahale etme gereği duydu. Aynı durumun bizim ülkemizde olduğunu düşündüğümüz zaman burada kesinlikle birilerinin henüz olayın başındayken müdahale edeceğini düşünüyorum.
Bir toplum gelenekleriyle, insanlarıyla, görüşleriyle, geçmişiyle ve farklılıklarıyla bir bütündür. Her toplumun kendine özgü bir yapısı vardır. Bunlara saygı duymak her bireyin görevidir. Bunun yanında hiçbir kişinin bir diğer insanı kısıtlama ve özgürlük sınırına müdahale etme hakkı yoktur. Aksi taktirde toplumdaki özgür düşünce ortamı yok olur ve herkes sınırları başkasıntarafından belirlenmiş, özgünlük barındırmayan, farklılıklardan yoksun ve tekdüze bir hayatın içinde yaşamaya mahkum olur.