Enerji

Enerji hem dünya hem de ülkemiz için şu anda en önemli konuların başında gelirken aynı zamanda da vazgeçilmez bir konu. Ve bildiğimiz üzere bu konunun önemi gittikçe artmaya devam edecek çünkü gittikçe teknolojimiz gelişiyor. Enerji yaşamın temel kaynağı olduğu gibi aynı zamanda hemen her sektörün de vazgeçilmez ihtiyacıdır. Düşünsenize enerjisi olmayan ATM’ler, şarj edemediğimiz telefonlarımız, çalışmayan mobese kameralarımız olsaydı…

Bununla beraber ülkemiz tarihi ve doğal güzellikleriyle çok zengin bir ülke doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine olan zenginlikleriyle dünyanın en güzel ülkelerinden biridir. Ülkemizde çıkan orman yangınları, toprak kaymaları ve de insanların bilinçsiz çevreyi kirlettiklerinden dolayı ülkemiz doğal zenginliklerini kaybediyor. Üstüne bir de bizim enerji üretmek için barajlar, HES (Hidro Elektrik Santrali) yapmak ülkemizin doğal güzelliğini iyice bozuyor.

Enerji üretmek için bu güzellikleri yok etmek bence doğru bir şey değil. Bunun için; Hititler’den Asurlular’a, Persler’den Romalılar’a, Makedonya İmparatorluğu’na ev sahipliği yapmış, Karagül Diyarı Halfeti’den, yıllık ortalama debisi 192 m³/sn olan, sazanının, kefalinin tadı doyumsuz Çoruh Nehri’nden, ülkemizde daha öncesinde hiç denenmemiş nükleer enerji santrali için Akkuyu’dan vazgeçmemeliyiz.

Doğal güzelliklerimizi mahvetmek yerine yapabileceğimiz şeylerden biri de rüzgar tirbünleri. Viyana’dan Prag’a giderken görmüştüm. Rüzgar tirbünleri tüm Viyana’nın elektriğini karşılarken sıcak suyu ise çöpten elde ediyorlardı. Biz de böyle çözümler üretebiliriz.

Bu güzellikleri enerji üretmek için Hidro elektrik ve Nükleer santraller ile yok etmek yerine bireysel olarak enerji tasarrufunun uygulanması için bilgilendirici eğitimler yapılabilir. Yani tabii ki bunu umursamayacak bilinçsiz vatandaşlarımız da olacaktır. O noktada devletimizin  işe koyulması gerekecektir. Örneğin az enerji tüketene ödül verebilir ya da enerji fazla vatt üzerine çıkınca çıktığının cezası olarak daha fazla para ödenebilir.

Her bir birey olarak enerji tasarrufunu kendimize görev olarak atamak zorundayız. Sadece dişimizi fırçalarken akıttığımız suyu azaltmak, kullanmadığımız elektrikli her türlü cihazları kapalı tutmak, ihtiyaç duymadığımız seviyede ısıtma, soğutma yapmasak neyimiz eksilir? Peki ya bize ne katar? Ben size söyleyeyim o zaman; dişlerimizi fırçalarken suyu kapatmak dişlerimizin kirli kalmasını sağlamaz ama su kaynaklarımızın uzun vadede kullanılmasını sağlar, balıklar bu sayede yaşar. Odamızda olmadığımızda odadaki sinekler karanlıktan korkmaz, ancak kapatırsak bir köydeki öğrenci mum ışığında ders çalışmak zorunda kalmaz. Kışın gereğinden fazla ısıtarak ter kokmak, yazın da gereğinden fazla soğutarak burnumuzu çekmek zorunda kalabiliriz, yapmayalım bunları.

Peki ya böyle devam edersek? Güzel mi güzel sularımızın üstlerine baraj yapmaya karar verip durursak? Doğal kaynaklarımızı kirletmeye devam edersek? Ülkemizin sonu, dünyamızın sonu geliyor demektir. Ekolojik dengeyi bozarken kendi sonumuzu da böylelikle bitiririz.

Yani bana böyle bir şey sunsalar benim düşüncelerim böyle olurdu. Yapabileceğimiz onca şey varken doğal güzelliklerimizi yok etmemeliyiz. Paha biçilmez arkeolojik değere sahip bir bölgeyi baraj yaparak yok etmek yerine başka çözümler üretirdim.

(Visited 90 times, 1 visits today)