Hayatın Sürprizleri

Genç kız karşısındaki onur zedeleyici sözleri sarf eden merhamet duygusundan yoksun, haysiyetsiz adama kırık bir bakış attı. O an yüzüne tüküresi gelmişti ama tek yapabildiği gözünden yaşlar süzülerek mekandan kaçmak oldu. İnsanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu? Kalpleri var mıydı acaba sol göğüs taraflarında? Hayatında tabiri caizse bir karıncayı bile incitmeyecek kadar ince ruhlu birine 18. yaş günü gibi özel bir gününde, kilolarıyla alay eden kaba ve kırıcı sözler sarf etmek ne kadar da rezil bir davranıştı. Bu acımasız adamın sözleri kızcağızın yüreğine kurşun misali ağır gelmişti. Bilmiyorlardı kız yıllarca ne mücadelelerle ancak bu vücuda sahip olabilmişti. Eve gelip sıcak yatağına yastığına başını koyana kadar düşünceler içinde boğuldu, kirli düşüncelerin kalbine saldığı ağırlıkla gözlerini kapadı ve huzursuz bir uykuya daldı.

Ertesi gün aydığında genç kız sabahın ilk ışıklarıyla kalktı yatağından. Ufak bir gürültünün ardından duyduğu kapı çarpma sesi de neydi öyle. Hemen dışarı fırladı. Annesi sinirden ağlıyordu ve giden babasıydı. Hani insanların hayatlarında bir kırılma noktası olurdu, işte genç kız o an hayatının bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağını anlamıştı. Koşarak annesine gitti sarıldı. Kadının ağlamasının özünde birçok duygu yatıyordu. Onu sakinleştiren, güç veren sözler söyledi genç kız. Bir süre böyle kaldılar. Genç kız olanları merak ediyordu, daha önce arada tartışırlardı ama hiç böyle ipler kopmamıştı. Annesi yavaşça anlatmaya başlayınca içinden ince bir hüzün dalgası süzüldü.

Bir haftadır pek kendinde değildi genç kız. Okula da gitmiyordu son yaşananlardan ötürü arkadaşlarına sinirliydi. Kimse merak edip sormamıştı neler oldu diye. Kırgındı onlara. Babası ise, genç kız onunla görüşmüştü. Annesiyle kesinlikle ayrılacaklardı. Meğersem uzun süredir araları soğukmuş. Sürekli kavga ediyorlarmış. Evliliklerini yirmi yıldan sonra bitirmelerine kararlı oluşları ironikti. Genç kız son günlerde gerçekten kendini kötü hissediyordu. Hiçbir şey yiyesi gelmiyordu, bütün gün evde eşyalarını toplamakla uğraşıyordu. Davadan sonra taşınacaklardı on sekiz yılının geçtiği bu evden.

Dava günü onların ayrılmasını görmek istemediğinden okula gitti. Arkadaşlarına hala sinirliydi. En yakınlarından biri yanına gelip her şeyin yolunda olup olmadığını sordu. Genç kız bu zorunlu tavrına daha da sinirlendi. O gün okulda doğum gününde onu perişan eden kişiyle ve arkadaşlarıyla kavga etti. Ama bu kavga ciddiydi. Genç kız oğlana saldırmıştı. Disipline gittiler. Uzaklaştırma ve rehberlik görüşmesi aldı. Eve gittiğinde annesi ona bağırdı çağırdı. Almıştı tabi ki okuldan haberi ama olayın aslını bilmiyordu. Annesine anlatırken ağlamaya başladı. Sinir krizine girmişti. Zaten bir insan kendisine yapılan ikinci haksızlığa nasıl göz yumabilirdi ki? Okulun son senesi başına bunların geldiğine inanamıyordu. Kimseye güveni kalmamıştı. Üniversite sınavlarına da giremeyecekti bu gidişle. Annesiyle babası da resmen ayrılmışlardı. Bir hafta sonra taşınacaklardı doğup büyüdüğü bu evden. Hayatının bu kadar hızlı değişmesini kaldıramıyordu. Sağlığı da psikolojisi de kötüye gidiyordu.

Evden elinde iki valizle çıkarken son bir bakış attı evine genç kız. Aklı ermeye başladığından bu yana anımsadığı her hatıra gözlerinde canlandı. Bir damla yaş süzüldü sağ gözünden. Artık içerde kalan son gözyaşları mıydı bunlar? Neden böyle olmak zorundaydı ki? Her şey o lanet geceyle başlamıştı. Yıllardır on sekiz yaşına gelmeyi beklemişti ama şimdiyse içinden hiç girmemiş olmak geçiyordu. Nakliye arabası önde, annesiyle genç kız arkada yeni ve eskisinden daha iyi olamayacağını bildikleri hayatlarına gitmeye başladılar.

Taşınalı bir ay olmuştu. Eski oturdukları yerden çok uzakta bir mahalleydi burası. Bütçelerinin yetebildiği kadarıyla ancak burayı alabilmişti annesi. Kırık dökük ufak bir gecekondudan halliceydi yeni evleri. Bir ay boyunca evin eksiklerini kapatıp evi gerçek bir eve benzetmeye çalıştılar. Genç kız da bu sırada oyalanmış oldu ama hem evin telaşı hem bu yeni hayat ona iyi gelmemişti. Günden güne kilo veriyordu. En son iki ayda 25 kilo vermişti. Annesi bu durumu fark edememişti. O da çok kötüydü. Bir gün babasıyla görüştü. Adamcağız kızını bir deri bir kemik görünce şoka girdi. Kızının psikolojisinin de kötü olduğunu anlamıştı. Onu doktora götürdü. Genç kız Anoreksiya hastalığına yakalanmıştı.

Hastalığını öğrendikten bir ay sonra yine bir sabah kavga sesiyle uyandı. Sanki bu ses ilk defa iyi gelmişti. Aylardır süren ölüm sessizliğindense bunu tercih ederdi genç kız. Bu sefer çıkmadı dışarı, gitmedi yanlarına. Kapının arkasından sessizce dinledi onları. Kendisi hakkında konuşuyorlardı. Babası onu kendi evine almak istiyordu. Annesinin onunla ilgilenmediğini, kızının günden güne eridiğini, böyle giderse onu kaybedebileceklerini söylüyordu. Genç kız korkuya kapıldı. Gerçekten bu olabilir miydi? Hayatını kaybetmek ne olursa olsun istemiyordu. Aynadaki aksine baktı. Nasıl da inceydi, hayatında ilk defa. Pijamasının üstünü kaldırdı, kaburgaları fırlamış gibi duruyordu. Bacaklarıysa çarpıktı. Tam olarak otuz sekiz kiloydu. Her şeyin farkına o an vardı. Fazla vakti yoktu, bu durumdan kurtulmalıydı. Yoksa babasının dediği gibi hayatı riske girecekti. Ama bir insanın içi kan ağlarken sağlığı nasıl iyi olabilirdi? Babası onu doktor randevusuna götürmek için gelmişti. Doktora bu sefer annesi de gelmişti. Muayene bittikten sonra doktor ailesiyle özel konuşmak istemişti. Kızcağız dışarıda stajyer bir doktorla tanıştı. Psikiyatri okuyormuş. O an genç kız ona içini döktü. İlk defa dile getiremediği şeyleri ona söyledi. Ölmek istemiyordu. Genç stajyer kıza o kadar umut dolu baktı ki aylar sonra kızın yüzünde kırık bir gülümseme belirdi. Stajyer genç o gün orada ona bir söz verdi. İyileştirecekti genç kızı. Her sabah kızdan hastanenin oradaki parka gelmesini istedi. Kız kabul etti. Umut kokusu alıyordu bu gencin enerjisinden. İlk buluşmalarında genç stajyer kıza bir kitap verdi. Kızın çok küçükken yarım yamalak okuduğu bir kitaptı. Genç bu kitabı haftaya kadar bitirmesini istedi kızdan. Ayrıca doktorunun verdiği diyeti uygulamasını. Bir hafta içinde kız gencin bütün dediklerini eksiksiz yapmıştı. Bir hafta sonra parka gidince genç kıza hediyeler getirmişti. Küçük peluş oyuncaklar, yurtdışında okurken aldığı içi süt dolgulu çikolatalar ve bir de minik mavi bir defter. Genç kızdan bu defteri günlüğü olarak kullanmasını istedi. Birlikte çikolataları yiyerek sohbet ettiler hayatları hakkında. Kız o gün aslında ne kadar mutlu bir hayatının olduğunu fark etmişti. Genç adamınsa hayatı zorluklarla geçmiş. Ailesini çok küçükken kaybetmiş. Ona İngiltere’deki halası sahip çıkmış, okutmuş. Genç kız bütün hafta genç adamın anlattıklarını düşünüp çoğunluğu onun hakkında olan şeyler yazdı günlüğüne, verdiği peluş oyuncaklarda yatağının üzerinde duruyordu her zaman. Haftaya gideceği buluşma aynı zamanda randevu gününe denk geliyordu. Kız 1 hafta sonra gittiğinde tam üç haftada 10 kilo almıştı. Bunun olmasında genç adamın payı çok büyüktü. Bu haberin şerefine o gün akşam yemeğe çıkmışlardı. Aylar sonra ilk defa kahkaha bile atmıştı. Kendini onun yanında güçlü hissediyordu.

Küçük doktoru haftalar boyunca ona kitaplar ve çikolatalar almaya devam etti. Birkaç kere konsere ve festivale götürdü. Genç kız adeta hayata dönmüştü. Sonunda güvenli bir kiloya da varabilmişti mutluluğu da yakalayabilmişti. Genç stajyeri artık onun hayatında büyük bir yere sahipti. Bir gün yine onunla buluşacaktı giyindi kuşandı yine o parka gitti. İşte karşısındaydı küçük doktoru. Tam ona sarılacakken iki tane hemşire geldi yanlarına ve küçük stajyerinin koluna girip onu götürmeye başladılar. Genç adam direniyordu gitmemek için. Yanlarına oldukça yaşlı bir doktor geldi. Genç kız doktora neler olduğunu sorduğundaysa şok edici gerçeği öğrendi. Onun küçük doktoru aslında bir akıl hastasıymış. Hastalığının ileriki aşamalarında terapi gören bir hastaymış. Kaçıp kaçıp dururmuş hastaneden. Genç kız bunları öğrendiğinde tutuldu kaldı ne diyeceğini bilemedi. Hemşireler onu götürünce doktora bütün olanları anlattı. Doktor kızın anlattıklarından yola çıkarak hastanın düzeliyor olduğunu söylemiş kıza. Bu ölüm döşeğindeki kızı kurtaran hasta adam kıza aşık olmuş. Bu süreçte kendisi de iyileşmiş kız sayesinde.

Kız küçük hasta doktorunu çıkardıklarında gözlerinin içine baktığı zaman anladı hayatın bırakılıp gidilemeyecek kadar güzel olduğunu. Hayatındaki her şey düzene girmişti, ummadığı zamanda çıkagelen küçük hasta doktoruyla. Artık o, annesi ve babası mutluydu.

 

(Visited 76 times, 1 visits today)