Fazla vaktim kalmamıştı bu durumdan bir an önce kurtulmalıydım. Hiç düşünmeden önümde gördüğüm paraları çantaya hızlı bir şekilde koymaya çalışıyordum. Bir yandan ışıklar yanıp sönüyor öbür yandan da titreyen ellerime hakim olamıyordum. Nasıl böyle bir duruma düştüm bilmiyorum. Daha kötüsü bu yoldan dönüş var mı onu da bilmiyorum. Kafamdaki bu düşüncelerle cebelleşmeye çalışmam yetmezmiş gibi bir de zaman problemi çıkmıştı ortaya. Arkadaşım, daha doğrusu çete ortağım: “4 dakika içinde bankadan çıkış yapacağız. Artık para toplamayı bırak ve plana konsantre ol ! ” diye sesleniyordu. Büyük ihtimalle burayı birazdan polisler basacaktı.
Panikle omzumda taşımış olduğum dört para dolu siyah çantanın dördünü de atıverdim. Pişman olmuştum. Tüm parayı ve arkadaşlarımı oracıkta bırakıp kaçıp gitmek istiyordum. Birden annemin bir sözü belirdi aklımda: “Hiçbir şey için geç değil.” Tam kaçmak için ayağa kalkmaya yeltenmiştim ki bir diğer suç ortağım olan Hurşit, durumu anlamış olsa gerek beni kolumdan tutarak aklımdan geçirdiğim şeyi yapmak için çok geç olduğunu, bu işe hiç bulaşmamam gerektiğini söyledi.
…
Polisler gelmeden 10 dakika önce bankadan çıkmayı başarabilmiştik. Arkadaşlarım bir yandan durumun krtiğini yapıyor, bir yandan da çaldığımız paraları sayıyordu. Şu anlık serbesttik ve hiçbir delil bırakmamıştık ama bu hep böyle olacak anlamına gelmiyordu. Bilmiyorum, belki de aralarına yeni katıldığım içindi bu panik. Hurşit, Baybora, Ferruh, Mahmut ve ben olmak üzere toplam 5 kişiydik. Baybora 6 yıl Samsun‘da polislik yapmıştı. Sonrasında haksız yere işten atılmıştı. Bu durumu kendine bir türlü yediremiyordu. Bu yüzden bizimleydi. Dürüst olayım bu soygunun başarıyla gerçekleşmesindeki katkı payı gözden kaçırılmayacak kadar fazla. Ferruh İse bankada çalışmış emekli bir adam. Şu an neden bizimle böyle bir işin içinde hiç bilmiyorum. Hurşit bağımlı diyebileceğim düzeyde bilgisayara bağlı, diğerlerine nazaran biraz daha sakin ve umutsuz.Mahmut, benim 5 yıldır konuşmadığım çocukluk arkadaşım. Onu burada görmek benim içinde çok şaşırtıcı oldu.
Peki ben buraya nasıl düştüm? 3 yıllık hukuk öğrencisiyim. Günlerden cumaydı. Bir yandan saçlarımı kurutuyor öbür yandan da ev arkadaşımla kavga ediyordum. Yaklaşık 8 aydır aynı evi paylaştığım bu adamdan artık gına gelmişti. Her gün kedi köpek gibi hiç usanmadan kavga ediyorduk. En sonunda tüm eşyalarımı toplayıp evden çıkmıştım. Ne yapacaktım bilmiyordum çünkü beş parasız ortada kalmıştım.
Çikolata almak için bisikletle bakkala gittim. Bisikleti kitlemeye gerek duymadım. Tam bakkaldan çıktığım anda simsiyah giyinmiş bir adam bisikletime biniyordu. “Hey! O benim bisikletim.” diye bağırmaya kalmadan bir ses duydum: “1 saat sonra aynı yerden bisikletini alabilirsin.” Zaten gidecek hiçbir yerim yoktu. O yüzden bir saat boyunca aynı yerde bekledim. Gerçekten de bisikletimi getirmişti. Aramızda garip bir diyalog oluştu. Bu garip diyaloğun ardından bir bakmışım onların evindeydim.
…
Hurşit içecek bir şeyler almaya gitmişti. Paraları almanın vermiş olduğu sevinç ile kimin bu çukura nasıl düştüğünü anlatıp gülüyorduk. Moralim biraz yerine gelmişti diyebilirim. En azından eskiye göre daha iyiydim. Birden kapı çaldı. Hurşit‘in gelmiş olduğunu düşünerek kapıyı açtım. Evet, Hurşit gelmişti. Fakat yanında polisler de vardı. Peki ya hala hiçbir şey için geç değil miydi ? En iyisi yakalanana kadar kaçmaktı.Tüm hızımla birlikte koşmaya başladım. Unutmayın hiçbir şey için geç değil.