Türkiye sayısız değerli sanatçıya sahip olmasına rağmen hala sanatta geri kalmış bir ülke günümüzde. Ülkemizde durum böyleyken diğer ülkelerde sanata ve sanatçıya verilen değerin bu kadar fazla olması da durumun başka bir üzücü yanı. Peki ya sanatın günümüzdeki içler acısı durumunu değiştirmek için ne yapmalı, yapılmalı?
Birçok insan sanat değerinin ülkedeki eğitim seviyesiyle ilişkili olduğunu düşünmekte, ben de bu fikre katılıyorum. Bu da ülkedeki eğitim sisteminin değişmesiyle sanat değerlerinin artacağını gösteriyor. Bunun yanı sıra okul dışı eğitimler de sanatın gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Peki ya aanatı sevdirmek için eğitimde neye başvurulmalıydı? Sanata değer vermek için önce sevmek, sonra bilmek gerekir. Okullarda küçük yaştan itibaren sanatsal değerlerimizi aşılayarak sanata saygı duyan bir gençlik yetiştirmemiz mümkün. Çocuklara sanatın neden bizim için değerli olduğu, neden sevmemiz gerektiği öğretilmeli. Toplumsal kültürlerimize ne pahasına olursa olsun sahip çıkmayı, eğer sahip çıkılmazsa o ülkenin elinde hiçbir şey olmadığı öğretilmeli çocuklara. Gerçi bu ülkenin kendi dilini, kültürünü, geçmişini bilmeyen büyükleri varken bu ne kadar mümkün olabilirse…Okul dışı eğitim olarak günümüzde belediyenin verdiği sanat kurslarından daha ileriye gidilebileceğine inanıyorum. Sanatı sadece haftada birkaç saatlik derslere indirgememek lazım. Her yerde her kesimden insanın katılabileceği etkinliklerin daha sık düzenlenmesi ve insanların bilgilendirilmesi insanların gözünde ufak da olsa sanat sevgisinin yeşermesine sebep olabilir.
Sanat sokaklardı, üzerinde insanların yaşadığı; bir bakıma sanat insandı Tanrı’nın yarattığı. Yani bir bakıma insan kendini bilmezdi ve değer vermezdi. Kendini sevmeyen birine sanatı sevdirmek ne kadar mümkün olabilirdi? Belki de ilk sevmeyi öğretmek gerekti insana sonra zaten sanatı severdi.
Sanatı okullarda sevdirmenin bir yolu da okullarda sanatsal etkinliklerin sıkça uygulanması olabilir. Ama tabii ki bunun yetersiz kalacağı kesindir. Eğer bir tavuğa kalbini sevmesi gerektiğini ve onun için önemli olduğunu söylerseniz anlamaz ama eğer kalbi çalışmazsa ne olacağını gösterirseniz sizi kesin anlayacaktır. Bunun sebebi ise tavukların Türkçe bilmiyor olması değildir. Eğer çocuklara sanatsız hayatın nasıl olduğu gösterilirse yetişen çocukların sanatına sahip çıkan bireyler olacağına hiç şüphem yoktur. Çünkü sanatsız insan, insan değil hayat ise hayat değildir.
Ulu Önder ATATÜRK Türk milletine daima güvenip sanat değerlerine sahip çıkacağımıza inanmıştı. Bu ülkenin önderi olan Atatürk büyük bir sanat severdi, buna rağmen bugüne kadar sanatsal yönde olması gerekenden çok daha az hatta hiç gelişememiştik. Bu da yaramıza tuz basan bir mesele.
Hayal edebiliyor musunuz hayatında hiç Cemal Süreyya okumamış, Zeki Müren dinlememiş, Aşık Veysel kim bilmemiş bir gençlik? Ben edemiyorum. Umarım geleceğimiz nokta da bu değildir. Hiçbir zaman sanat için geç olmayacağını, sevgisini ve saygısını henüz yitirmemiş bir toplumda her zaman sanat değerleri açısından bir umut olacağını düşünüyorum.